Merhaba,

Geçtiğimiz Pazar günü, yani 15 Temmuz günü bir ulusun; destanlar yazan bir ulusun yazdığı son destanın ikinci yıldönümüydü. Demokrasisine ve özgürlüğüne sahip çıkan, bu yolda canını sakınmayan ve önce Vatan diyerek şehitler veren, gaziler çıkaran bir ulusun destanıydı. Yollarda caddelerde meydanlarda tekrar yad edildi, tekrar anıldı. Kutlandı. Diğer bayramlarımız gibi özel ve önemli bir gündür artık 15 Temmuz. Tekrar kutlu olsun.

Aynı gün dört yılda bir yapılan Dünya Kupası'nın 21. finali de oynandı.1974 dahil olmak üzere bu benim izlediğim 12. kupa oldu. İtiraf etmeliyim ki bu kadar zevksiz, futbolsuz, heyecansız bir kupa izlemedim daha önce. Ve geriye doğru baktığımda 1982 ve 1986 dünya kupaları kadar da heyecanlı ve yıldızlar geçidi olmuş başka turnuva hatırlamıyorum. Özellikle Maradona, Arjantin i tabiri caizse tek başına taşımış ve şampiyon yapmıştı. Olağanüstü bir oyuncuydu. Onu izleyebildiğim için şanslıyım. Şimdi Messi var Arjantin de .Ama asla ir Maradona olamadı. Messi Barcelona da çok iyi bir kadronun içinde her türlü desteği alarak iyi işler yapıyor, çok gol atıyor, çok topla buluşuyor ama Arjantin milli takımında yıldız oyuncu olmadığı için tek başına bir şey yapamadığı hemen ortaya çıkıyor. Oysa Maradona Napoli gibi sıradan bir İtalyan takımına gelip o takımla İtalya ligini ve UEFA kupasını kazanan bir yetenekti. Bir İtalyan gazetesine göre; Messi, bir senfoni orkestrası olan Barcelona'da önemli bir virtiöz. Ama Maradona, Belediye bandosundan hallice bir takım olan Napoli'yi yönetimi ile senfoni orkestrasına çeviren mucizevi bir şef. Neticede Maradona çok büyük bir futbolcudur, Messi ise iyi bir oyuncudur. Kıyaslanmaları bile doğru olmaz.

Ve üç hafta sonra bizde kendi ligimizin başlaması ile futbol günlerine döneceğiz. Bu sezonu diğerlerinden ayıran fark VAR sistemi olacak Yani “video yardımcı hakem” sistemi. Ülkemizin tüm lig klasmanlarında “hakeme itiraz” ettiği için kart gören çok sayıda geri zekalı futbolcumuz var maalesef. İşte bu futbolcuların bir çoğunun VAR kararına bile itiraz ettiklerini göreceğiz. Hatta bu kafileye bazı teknik direktörlerde dahil olacak. Bu konudaki ilk eylemi Fatih Terim in yapacağını tahmin ediyorum.1996-2000 yılları arasında G.Saray'da yakaladığı harika bir jenerasyonla, ve Mehmet Ağar la ve Vahap Beyazlarla ve Haluk Ulusoylarla Türkiye de penaltının orta sahada yapılan bir faulle bile verilebileceğine dair teoriler oluşmasına neden olan çok başarılı bir sportif kişiliktir kendisi. Maç skorunun aleyhine olması durumunda hakemi ve rakipleri korkutarak sonuç almayı normal gören bir sokak kültürünün bireyidir aynı zamanda. Milli takımın patronu olduğu dönemde kebapçı ile kavga etmeye giden ve dayak yiyen; buna rağmen artık devrinin geçtiğine, çaptan düştüğüne ikna olmayan bir eğitimsizdir. Kendisini değil, ülkeyi temsil eden bir ünvanı varken bunları yapması eğitimsizliğine maganda masterı eklemiş, bu konuda akademisyen olduğunu herkese göstermiş bir kimliktir. G.Saray'ın UEFA kupasını kazanması G.Saray takımının eseri olduğu halde başarıdan bu şahısa da pay çıkarılmış kendisi kısa bir Avrupa turuna çıkmıştır. Taktik anlamda hiçbir yeteneği yoktur ve yeniliklere kapalıdır. Son yılın şampiyonu G.Saray takımının kovulan T. Direktörü Tudor ile tek farkı deplasman maçlarından bir fazla galibiyetle dönmesidir. Yani İmparator denilen adamın Tudora üstünlüğü sadece 2 puandır. Diğer takımlar çok kötü olunca bu 2 puan G.Saray'ı şampiyon yapmış, Fatih'te medyadaki sıvacılar tarafından yağlanıp yıkanmıştır. Eğer gerçekten bir tarzı, bir stratejisi veya özgün bir oyun planı olsaydı; istediği her futbolcuyu dahil edebildiği Milli Takımla bir fark oluşturabilirdi. Yok. Gerçekten bir planı yok. Eğer olsaydı Milan gibi dev bütçeli bir takımla en azından İtalya kupasını kazanırdı. Yok. Gerçekten bir numarası yok. Tek bildiği “ara gazı”. Onula soyunma odası görmüş yerli yabancı bir çok futbolcunun söylediği gibi “teknik-taktik anlamda hiçbir bilgisi yok, oyuncuyu gaza getirererek, dolduruşa getirerek ,aklınca sözle hamasetle motive ederek sonuç almaya çalışan bir yetersiz”di. Dünyaca Ünlü Pirlo ise “Terim bağırıp çağırarak takımı motive ettiğini sanan, bununla da sahada iyi sonuç almayı ümid eden ve en kötüsü; bunu taktik zanneden bir antrenördü” diye anlatmış kendisini. Yani bazıları çok şanslı oluyor bu hayatta. Onlardan biri de bu kabadayı.

Afiyet Olsun