Merhaba, İlk defa bir yazıyı evden yazıyorum .Mut'tan Haber gazetesinde yazılarım çıkmaya başladığında yıl 2005 ti. Hep işyerinde yazar mail ile veya elden iletirdim. Bu da oldu. Artık evden çalışan bir numune de oldum ya, ölsem de gam yemem. Klasik bayram yazılarının çıktı bayram gazeteleri olurdu eskiden. On yıllarda çıkmaz olmuştu. Şimdi bayramda gazete bile çıkmıyor artık. Normalleşme için verilen tarihlere bakarsak ve uygulamaya harfiyen uyulmayacağını da hesap edersek zannımca Kurban Bayramında da evde oluruz. Bu durum her ramazanda ve her bayramda “nerede o eski ramazanlar, bayramlar” geyiğine yeni bir ivme kazandırmış oldu. Zaten çok saçma bir serzenişti. Nerede olacak, tarih oldu senin sorduğun bayramlar. Şarkıda ne güzel söylemiş Münir Nurettin; ”Düşsün suya erisin, yer yer eski zemanlar ”Tam da bu nedenle her devri senede aynı teraneyi seslendirmek bulunduğumuz zamana haksızlık olmuyor mu? İşte bu eskiye özlem günleri yaşanırken, yine eski bir oyun yeniden vizyona sokulmak istendi farkettiniz mi? 28 şubat post modern darbesine giden yollar döşenirken kullanılan malzemelerden biri de laiklik hassasiyetini kaşıyan gösterilerdi. Zamanın Başbakanı olan rahmetli Erbakan bu hassasiyeti bile bile; demeçleri ve yurt dışı ziyaret tercihleri ile temas kurduğu ülke ve liderler ile yarayı enfeksiyona açık hale getirdi. En ılımlı laiklik yanlısını, hatta benim gibi laiklikten zerre hazzetmeyenleri bile rahatsız edecek şekilde dini mesajlar vermeye başladı. Bu ortam oluşunca da devreye Aczimendi tarikatı diye bir dini örgüt girdi. Arkasından bunların lideri, şıhı ya da şeyhi veya bilmem nesi olan Müslüm Gündüz sahneye sürüldü. Bu adamın icraatlarından, dini nasıl kullandığından vs. vs bahsedildi. Finalde ise Müslüm Gündüz-Fadime şahin ilişkisi ortaya konularak Laikliğin hem de nasıl tehlikede olduğu topluma yedirilmiş oldu. Bu da o zamanki basiretsiz TSK için fırsat oldu. zaten TSK yıllar boyu ne sınırlarımızdaki eşkıya, ne de askerimizi şehit eden terör ile mücadele etmeyi beceremeyen, aklı fikri siyasete müdahale etmek olan, bunu da “Cumhuriyeti korumak ve kollamak” diye bir bahaneye 2 yaslayan, genellikle ABD için çalışan, olmadı İsrail için çalışan oluşumlara yakın kendi milletine hatta devletine uzak omurgasızlar ile dolmuştu. Bkz. Kenan Evren ve 12 Eylül için Pentagon'un sözü: Bizim çocuklar başardı.Bkz.15 Temmuz. İşte bu zihniyetle yaşayan sözde askerler Fadime Şahin'in şeyini bahane ederek post modern darbe yaptılar. Laiklik kurtulmuştu işte. Daha ne olsun du? Bin yıl sürecek filan diye de sıvadılar ama 10 yıl bile sürmedi. İşte şimdi de Alpaslan Kuytul diye bir müptezel çıkmış. Yanına kendisi gibi 10 kişi toplamış, toplumun dindar kesimini galeyana getirip, dinci kesimi de etkileyip bir çıkıntılık yapmaya çalışıyor. Kendi aklıyla mı? Kesinlikle hayır. Kullanışlı bir hain olduğu için, şu günlerde virüsten mülhem bir dert ile uğraşılırken, devlet “evde kalın” derken, camiler bu nedenle kapalıyken, insan hayatı için bu tedbirler alınırken ;KENDİ AKLI olan hiçbir insan çıkıp ta “cemaatle camilerde namaz niye yasak” diye zevzeklenmez. Hatta bu yasaklar neredeyse üç aydır varken, durup durup birden vahiy gelmiş gibi hiç zevzeklenmez. Bu haine vahiy zaten gelmez de talimat geldiği çok açık. Bu densizin daha önceleri de devlet aleyhine çok çıkışları varda kimsenin umurunda olmadı. Vızıltı kıvamındaydı. Belli ki o çıkışlar toplumsal hafızaya ismini bırakmak içinmiş. Şimdi asıl KULLANILACAĞI senaryo kendisine ulaştı. O da oynadı. Tıpkı çıkıntılık etmesi gibi vızıltı kıvamında sağdan soldan küçük destekler veren oldu tabii ki. Kuytul denen kullanışlı içeri alınmak ve MAĞDUR olmak çabasında. Bu şekilde bir kitle oluşturabilirse bu kitleyi aslında patronu olan SEKÜLER aklın talimatı yönünde hareketlendirecek. Bu da seküler kitlenin LAİKLİK modasını yeniden podyuma sürmesini kolaylaştıracak. Sonra SUNİ bir sünni-Laik çatışması oluşturulacak. Tabipler odası yüzde bir milyon mevzuya dahil olacak. Mimarlar odası denyoluk sırası geldiği için sıvayacak. ÇYDD elbette konu mankeni benim diyecek. ADD parıltılı fakat içi boş bir demeç verecek. YOZDİL yine cin ali seviyesinde bir yazı yazacak. Müjdat, Bekir, Uğur hatta Cancık Dündar ahkam kesecek. Böylece darbe ortamı oluşacak. Hayaller bu yönde. Diyelim ki toplum bu numaraları yedi. Yemez de yedi diyelim. Tam istediğiniz gibi bir ortam oldu. Geriye ne kaldı. Ordu; asker yani, silah yani, silahli kuvvetler yani. E o yok işte çocuğum. Yani sizin bildiğiniz ordu 3 yok. İçinde Cemal gibi, Kenan gibi ABD uşakları olan bir ordu yok. Semih Terzi gibi vatan haini olanların komuta kademesinde olduğu, lağım delizlerinde fare gibi saklanırken yakalanan ast subayların olduğu şerefsizler le dolu bir ordu yok. Ha illa ki Ayşenur Arslan domuzunun dediği gibi silahlı ya da silahsız mücadele edecekseniz siz bilirsiniz. Biz de sokakta olacağız. Ve bu kez hem sizlere hem de o Alpaslan Kuytul müptezeline aynı soruyu soracağız: 15 TEMMUZ gecesi neredeydin? Öyle kağıttan dindarlıkla,10 kişi toplayıp namaz kılmakla kimseye önderlik edemezsin Alpaslan Efendi. Akıllı ol. Devletine sahip çık. Devletine karşı gelenlerden olma Güya bayram yazısı olacaktı. Biraz uzadı ,konu dağıldı. Kusura bakmayınız efendim. Herkese iyi bayramlar dilerim. Allah tekrarına eriştirsin inşaallah. 

Afiyet olsun...