Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam114
Toplam Ziyaret780871
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762

MERSİN BAROSU'NDAN BASIN AÇIKLAMASI

Bugün 25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü.

Bu günün hikayesi, Dominik Cumhuriyeti’nde, diktatörlüğe karşı mücadele eden, harekete dahil olan 3 kız kardeşin hikayesi ile başlıyor. 25 Kasım1960 yılında, Mirabel kardeşlerin diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra vahşi bir şekilde katledilmesinin yıldönümüdür. Bir utanç ve insanlık ayıbının yıldönümüdür ama bu kardeşler bu şekilde öldürülen ne ilk kadınlardır ne de toplumsal bir gösteriye katıldığı için saçlarından sürüklenen ya da vahşi bir şekilde aile içi şiddete maruz kalıp öldürülen son kadınlardır.

İşte bu gün de Kadına Yönelik Şiddet; yüzyılımızın en önemli sorunlarından biri olarak, yüzümüze adeta bir çığlık gibi çarpmaktadır. Hiçbir sınır tanımayan bu küresel sorun ülkemizde de, giderek derinleşen toplumsal bir yara olarak varlığını sürdürmektedir.

Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi, kadınlara yönelik şiddeti; “İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma” diye tanımlıyor. Bu tanımın son yorumlarına “kurbanı ekonomik ihtiyaçlardan yosun bırakmak” da dahil edildi.

Kadınlara Yönelik Şiddet, bir insan hakları ihlalidir. Yine maddi ve manevi bütünlük hakkının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, ifade özgürlüğü, eğitim ve çalışma hakkının ihlalidir. Kalkınmanın, ilerlemenin ve demokrasinin en büyük engelidir.

Mevcut düzen; kendi elleriyle kadına yönelik şiddeti sistematize etmekte, kadının toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde haklarını kazanmasına engel olmakta, en temel insan hakkı olan yaşam hakkını onun elinden almakta, şiddeti olağan hale getirmektedir. Başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve BM Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi uyarınca tanınmış en temel hakları dahi koruyamayan bir hukuk siteminde ise, pozitif ayrımcılık hükümlerinin uygulanmasını beklemek, gerçekçi görünmemektedir.

Çocuk gelinlerin, fuhuşa sürüklenen kadınların, kız çocuklarına cinsel istismar vakıalarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Töre cinayetleri utanç verici yüzünü bizlere göstermeye devam etmektedir. Kürtaj tartışmaları ile kadın bedeni siyaset malzemesi olarak gündemde yer almakta; kadının bedeni üzerinde dahi söz sahibi olması engellenmektedir. Kesintili eğitime dair düzenlemenin kabulü ile kız çocukları, adeta eve hapsedilmekte ve erkenden evlendirilme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Medya; popüler dizileri, haber bültenleri, üçüncü sayfa gazete haberleri, reklamları, kadına yönelik şiddeti doğuran, yaygınlaştıran, meşrulaştıran yayınları ile kadın kimliğini adeta örselemektedir. Tüm bu sayılanlar; kadına yönelik şiddettir. Ve Kadına yönelik şiddet, suçtur.

Ülke gerçekleri ile yüzleştiğimizde; gerek iç hukuk kurallarının, gerekse uluslararası mevzuat düzenlemelerinin, şiddetle mücadeleyi istenilen seviyeye ulaştıramadığını görmekteyiz. Bu bağlamda, iç hukukumuzun, evrensel sözleşmelere bir an önce uygun hale getirilmesi gerekliliğini belirtmeliyiz.

08 Mart 2012 tarihinde kabul edilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile; şiddet gören kadınlarımıza, kolluk kuvvetleri tarafından da koruma kararı verilebilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu gelişmeye rağmen, uygulamada henüz birlik sağlanamamıştır. Kanunun kabulünü izleyen nisan ayında kadın cinayetleri oranı hızla artmıştır. 2011 yılında 257 kadın öldürülürken bu yılın ilk 6 ayında ise 100’e yakın kadın hayatını kaybetmiştir. Kağıt üzerinde verilen tedbir kararları, kadınların öldürülmesi ile hükümsüz kalmaktadır. Önerimiz; kolluk güçlerinin koruma kararlarına dair işlemleri üzerindeki denetiminin etkin hale getirilmesi, halen hayata geçirilememiş Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'nin ivedilikle sisteme dahil edilmesi ve bu merkezlerin diğer birimlerle sistemli bir şekilde çalışmasının bir an önce sağlanmasıdır. Bu bağlamda, pek çok kadınımızın sığınma evinde kalırken dahi cinayete kurban gidişini de göz önüne alarak; kadın sığınma evlerinin nicelik ve niteliklerinin arttırılması gerekliliğini de vurgulamak isteriz.

Kadın haklarının savunucusu olarak, Mersin Barosu susmanın yeni ölümlere yol açacağının; yükümüzün ve sorumluluğumuzun giderek arttığının bilinci ile kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak, yasalarda kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına ve eşit hakların uygulamaya yansımasına destek oluşturmak, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarını korumak ve bu kişilere destek olmak için her türlü hukuki desteği ve eğitimi vermekte olup ayrıca bu konuda Kadın Hakları Merkezi ile yeni Adliye Hizmet Binasında Şiddet Önleme Bürosunu kurmaktadır. Mersin Barosu olarak çocuklara yönelik şiddetle mücadelede de ısrarımızın da aynı paralelde olduğunu ve aynı şekilde bir merkez kurulacağını beyan ederiz. Basına ve kamuoyuna saygı ile duyurulur.

MERSİN BAROSU KADIN HUKUKU KOMİSYONU ADINA



850 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın