ADEM ÇAY
-
DÜNYAPERESTLİĞE KARŞI BİR ÂLİM
22/01/2020 Müslüman doğu dünyasının da mütefekkirleri, alimleri var; divitini batıl için hokkasındaki mürekkebine değdirmeyen... Kalemleri kırılan, hokkaları parçalanan... Bu giriş cümlesinin bir çıkışı var. İran'ın İslam coğrafyası sınırlarına dahil edildiği haberini alan Hz. Ömer'in oturup ağladığını duymayan yoktur. Sevinçten değildi bu gözyaşları. Ömer'in gözyaşları hala akıyor. Neden mi? Kendi zamanından kısa bir süre sonra gelecek arkadaşlarının, ganimete hücum eden haramiler misali mala, kadına, makama, hücum edeceğini görmüştü. İşte Ömer'in gözyaşının adı: Dünyaperestlik. Görenlere, bilenlere, anlayanlara. Sarhoş insan görmüşsünüzdür. Onlar, kendilerinin sarhoş olduğunu asla kabul etmezler. Müslümanlar da sarhoş misali; dünyevileştiğini asla kabul etmezler. Hatta böyle müslümanlar, Ebu Zer el-Gıfari'yi iyi Müslüman ama merkezi otoriteye karşı gelen bir isyankar olarak görür. Tam da burda “ulul emr'e itaatin farz” kabul edilmesi, insanların robotlaştırılması, mutlak itaatin beklenilmesi merkezi otoritenin ekmeğine yağ sürmek gibi. Müslümanlar otoriteden yana mı olmalı yoksa hakikatten yana mı? Elbette hakikatten yana olmalı. İşte tam da burada Müslümanlar mesela hakem olayında hala net bir cümle kuramayıp, karnından konuşmayı tercih ediyor. Karanlıkta güreş tutmaya daha ne zamana kadar devam edeceğiz? Maç bitikten sonra skora göre konuşmak spor yorumcularının işi. Müslümanlar da işte bu spor yorumcuları gibi sonuca göre konuşuyorlar: Rakibe saygı çerçevesinde Hz Ali'yi gücendirmek istemeyip, Muaviye yanında saf tutuyorlar. Son yıllarda çok sık kullanılan bir betimleme var: Akıl tutulması. Aslında bu benzetmenin İslami literatürde bir adı var: ”Vicdan körelmesi”. Vicdanımız körelmediyse skora göre konuşmayacaksak; hilafet elbette Hz Ali'nin hakkıydı. Diğer taraftan, darbenin iyi-kötü olduğu sonuca göre değerlendirilmemeli. Darbenin her türlüsüne karşı olmalıyız. Bu çerçevede Muaviye'nin hilafete gelişi askeri ve diplomatik bir darbedir. Hakkı teslim etmenin huzurunu yaşıyorum. Ebu Zer'i isyankar gösteren, hilafeti Muaviye'ye yakıştıran, Yezid'in hilafetine rıza gösteren şey; otoriteden yana olma temayülümüzdür. Yani güçlünün yanında olmak, kazanan ata oynamak en pragmatik olanı. Bu bağlamda “harp hiledir” hadisi Müslümanlarca en çok suistimal edilen bir hadis oldu olmaya da devam edecek görünüyor. Hedefe ulaşmak için Müslümanlar nezdinde her türlü “yanlış” “doğru”ya evriliyorsa bu dinin adı İslam değildir, kitabı Kur'an değildir, peygamberi Hz Muhammed (s.a.v) değildir. Geçmişte de günümüzde de “kitabı” en iyi bilen de “kitabına uyduran” da hep ulema sınıfı olagelmiştir. Peki ahlaklı alim kimdir? Hem şahsi ikbali için hem de emir aldığı yerin menfaatleri için kalemini satmayandır. İşte o zaman “ alimin ölümü alemin ölümü” olur. İşte o alimlerdir peygamberlerin varisleri. İlk paragrafın son cümlesi neydi? “Bu giriş cümlesinin bir çıkışı var”. Çıkıştayız. Türkiye Müslümanlarının kahir ekseriyeti, İslam mezhepleri içerisinden Hanefi ekolünü takip ediyor. Lakin insanlarımızın Ebu Hanife hakkında bildikleri ile tarikat şeyhlerinin hayatları, sözleri, hakkında bildiklerini kıyas etsek Ebu Hanife bilgisi devede kulak. Neden Ebu Hanife bilinmez bu ülkede? Onun fıkhi fetvalarına itibar edilir de neden kamu hakkındaki fetvaları görmezden gelinir? Ebu Hanife: Divitinden akan mürekkep hep hakkı yazandır, divitini mühür karşısında satmayandır. Allah ona rahmet etsin. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
TARİHÇİLER VE ULEMA - 14/10/2020 |
TARİHÇİLER VE ULEMA |
GÖZLÜĞÜN İKİ CAMINDAN: SİYASET, AYDIN, TOPLUM - 30/09/2020 |
GÖZLÜĞÜN İKİ CAMINDAN: SİYASET, AYDIN, TOPLUM |
TARİKATLAR - 2 - 16/09/2020 |
TARİKATLAR - 2 |
TARİKATLAR - 1 - 09/09/2020 |
TARİKATLAR - 1 |
ELEŞTİRİ - 02/09/2020 |
ELEŞTİRİ |
CORONAVİRÜS - 2 - 25/03/2020 |
CORONAVİRÜS - 2 |
CORONAVİRÜS - 18/03/2020 |
CORONAVİRÜS |
YOLCU - 11/03/2020 |
YOLCU |
KELİMELERDEN RESİM YAPMAK - 26/02/2020 |
KELİMELERDEN RESİM YAPMAK |
Devamı |