Bir insanın güvenebileceği başka insanlar olmalı hayatında. Hem üç dört olmalı. Toplumların güvenebileceği insanlar olmalı her zaman. Toplumlar ne kadar çok insana güven duyabiliyorsa bir tolumda mutluluk o nisbette artar bana göre. Bu tip güven duyulan insanlar gülümseyen insan sayısını arttırır toplumda. Bu noktadan sonra bir anımı anlatıp konumuza döneceğim. Yıl doksan dört-doksan beş. İki günlük Süleyman'ımı bırakıp askere gitmişim. İki günlük çocukla, daha iyileşmeden canım aşkım Şerife'mi bırakmış gitmişim askere. 

Sarıkamış askeri hastanedeyim. İki pişirim asteğmen varız orda. Tümendeki muvazzaf doktorlar askerlik yoklamalarına gitmeyiz, asteğmenlerden birini gönderin demişler. Başhekim kura çekti biz asteğmenler arasında. İlk kurayı ben çektim, diğerlerinin kura çekmesine gerek kalmadı. Erzurum'un terör bölgelerindeki ilçelerde üç ay askerlik yoklamalarına katıldım. Hınıs, karayazı, Karaçoban, Tekman, Oltu, olur, Şenkaya bölgelerinin askerlik şubelerinde askeri doktor olarak heyette yer aldım. 

Şenkaya'da Hamza Yeşilyurt isminde çok nefis ve lezzetli bir hekim arkadaşla tanıştım. Hamza çok hoşsohbet ve samimi. Hamza Şenkaya'nın yerlisi. Toprak ağası torunu Hamza. Şenkaya yamaçlarından, Sarıkamış'ın üst kısımlarına kadar Hamzaların toprakları. En çok ekin ekiyorlar. Hamza o zaman 11-12 yaşlarında. Çok iyi at binmekte Hamza. 

Harman zamanı bu topraklarda dehşet bir çalışma var. Böyle çok işin olduğu bir günde Hamza'nın babası kemal, emmisi Osman, emmisi Ömer, hepsi arazide ırgatların başında. Hamza at biniyor. Amcanın ikisi oldukça pinti ve hiç misafir sevmezler. Babası kemal bonkör ve misafirperver. Sarıkamış taraflarından kendilerine doğru gelmekte olan bir atlı görürler arazilerinde. Osman bağırır. Ula Ömer kim ola bu tarafa gelen der. Ömer bağırır ula kemal kim ola bu tarafa gelen atlı der. 

Bu arada Hamza atı topuklar yel gibi gider o yanına. Yaklaşınca bi bakar ki, Malatya'daki bir hısımları. Ve beraber dönerler bu adamla. Adam üç günlük yoldan geliyor atla. Adam yorgun. Nihai hedefi Şenkaya'daki hısımlar, Yeşilyurt kardeşler. Yaklaşınca adam önce Osman ağayı görüp sevinçle selam verir Osman ağaya. Osman ağa sinirle bağırır burada ne işin var ula, dön git eğleme bu işin arasında beni der. Adam öte yanda Ömer'i görür. 

Gene sevinçle selam verir. Ömer bağırır ula yezit bu işin gücün arasında ziyaret mi olur, dön git hele der. Adamcağız döner bakar ağlamaklı. Göz ucuyla çocuk Hamza'yı süzer. Hamza muzip göz ucuyla oda adama babasının olduğu yeri gösterir. Adam döner bakar ki Kemal orda. Bilir Kemal'in bonkörlüğünü ve misafirperverliğini. Seviniverir, gözleri ışıl ışıl olur. Ve. .. ohhh Kemaaaalll!!.... diye bağırıverir gayri ihtiyari. Hamza'ya bana kattığı bu anı için binlerce kez teşekkür ederim. 

Süleyman Şentürk enteresan adam. Süleyman Şentürk yüreğiyle seven, yüreği ve güzel yüzüyle gülen adam. Süleyman Şentürk, bir sorun varsa, o sorunu çözmeden rahat etmeyen adam. Canı da bi tez ki Süleyman Şentürk'ün. Belediyede başkan ve meclis üyeleri toplanırlar ve yapılacak olan bir etkinliği veya festivali tartışırlar. Şöyle yapalım,  misafirleri şöyle ağırlayalım, şöyle.. şöyle... şöyle yarışmalar tertip edelim, dereceye girenlere güzel hediyeler takdim edelim, birincilerin hediyesini başkan versin, ikincilerinkini vali versin, üçüncülerinkini kaymakam ve belediye başkanı beraber versin, aķşam şöyle etkinlik yapalım, şöyle eğlence tertip edelim. Der beğ. Der meclis üyeleri. 

Ancak belediyeden harcamaya gelince iş değişir. En sonunda Mut'un ileri gelen esnafını tüccarını toplayıp onlarla çözelim bu işi derler. Bu toplantılardan sonra yükün büyük kısmını Süleyman Şentürk karşılamıştır yıllarca. Birincilere birer televizyonla yarım altın verilecek. Verir Süleyman Şentürk. Şuraya şu ödenecek verir Süleyman Şentürk. Böyle verici başkaları da elbette olur. Ama büyük yük Süleyman Şentürk'e havale edilir. Keyifle yapar her bir şeyi Süleyman Şentürk. Topluma fayda verecek şeylerde hep vardır Süleyman Şentürk. 

Bir esnafın işi ile ilgili darlığı olur hooop Şentürk. Başka bir tüccara yüklü nakit lazım olur alo Şentürk. Tanıdığım yıllar içerisinde sadece Şentürklerin yüksek dereceli banka kredilerini yıllarca kullanıp zengin olanları bilirim. Süleyman Şentürk'ün kredi kullandığını ben hiç görmedim. Rahmetle saygıyla anıyorum her ikisini de. Babamın başı çok dara düştüğünde Şentürkleri aradığını ve darlığının derhal giderildiğini iyi bilirim. Daha önce anlattım. Çok gencin evlenmesinde ev yuva kurmasında imza sahibidir bu iki kardeş. 

Düğünlerde adının çok anons edildiğine tanık oldum, kızımızın şahidi veya oğlumuzun şahidi sayın Süleyman Şentürk sahneye diye. İsim önemli değil. Bir gün köyün birinden bir baba oğul gelir dükkana. Oğlan tantunicilik yapacak. Sanayi buzdolabı sorarlar. Seçin beğenin hangisini veya hangilerini götürecekseniz götürün der. Senet yapmaz deftere not almaz Süleyman Şentürk. 

Derki oğlanın babasına.... madem tantunicilik yapacak kendisi ödesin bu borcu, hem sorumluluğu gelişsin böylece. Kazandığı paranın ne kadarını getirip verirse onu versin. İster bir lira bir lira getirsin versin ister beş beş, isterse yüz yüz. Dolapların peşin fiyatı şu. Hiç vade farkı olmadan ödesin, hesabı da kendi tutsun. Bu tantunici oğlan iki ayda terkeder Mut'u. Borcu ödemez, dolapları satar gider. 

Bir yıl kadar sonra babasına senin oğlanı bul gel hele der. Adam mahçup. Ben ödeyeyim Süleyman bu borcu der. Olmaz der Süleyman Şentürk. Oğlanı algel yanıma..... Gelirler bir süre sonra..  Süleyman Şentürk oğlana döner şöyle der. Tantuni mi yapacaksın, dolap götür, masa sandalye götür. Başka iş mi yapacaksın, ne lazımsa al götür. Ticaret mi yapacaksın, paran mı yok işte para kasası, gel ne kadar lazımsa vereyim onu yap. Ama şu babayın yüzünü yere düşürme. Önceki dolaplardan da beş kuruş borcun yok bana mahcup da olma. Git köyünde kaysı al sat. Gel ne kadar para lazımsa bu kasadan al. Kazanınca aldığını getir koy, yenisini al, daha fazlasını al. 

O çocuk şimdi çok zengin bir iş adamı. Çocuğunun birinin adı da Süleyman. Bu olay için şöyle dedi bir gün bana Süleyman Şentürk. Babaşam mal kaybedilir, mülk kaybedilir. Sonra gene çalışılıp gene kazanılır. Ama onur kaybedilirse geri kazanılamaz. İşte bir çocuğun onurunu kurtarır, bir şans daha verirsin. O zaman de ki o çocuğa.... şu karşı dağı devireceksin... devirir o dağı. 

Leyla şirin olmasına hiç gerek yok...   mutun yerel bir gazetesine birkaç yıl yazılar yazdım. İyi ve güzeli anlattım yazılarımda. Gazeteye yazı yazmak için gecenin geç saatlerinde vardığımda tartışma şuydu gazete sahibi ile mutun genç iş insanının birisinin arasında. Bu tüccarlar kulübü seçimi alınır aslında, ama filancağız bende adayım deyince olmuyor. Benim yüzün üzerinde kesin oyum var, filancağızın oyu taş çatlasa kırk. Halbuki o çekilse, oylarını bana yönlendirse, bu enerjiyle elli yüz oy daha bulur seçimi alırız diyor beriki. Bu anlattığın sinerji diyorum. Haklısın aslında diyorum. Ama bu karşı gurubu neden böylesine yıkma isteğiniz var onu anlamadım. Onlar yedi kişilik bir gurup. Yıllardır anlaşmışlar sırayla biri oluyor başkan ve zaten hepsi de yönetimde. Gençlerin hiç heyecanı kalmıyor bu yüzden. 

Anlattıkların beni de enterese etti şimdi. Haklısında. Ben benim etrafımdaki arkadaş gurubumla da bir toplanayım biz ne kadar destek verebiliriz bi bakayım. Sende o filancağızla yüz yüze konuş. Bu olaydan iki gün sonra gene gece geç saatte gazeteye çağırdılar. Filancağız kişide var. Ama iki inatçı. O ona diyor sen çekil. Beriki ona diyor sen çekil. Yahu madem ikinizde vazgeçmiyorsunuz boşlayın diyorum. Bırakasıları da yok. Yahu siz bu karşı gurubun bu gücünü kırmak istemiyor musunuz. Beraber hareket edeceksiniz istiyorsanız. Sen o olmasın, o sen olmasın diyorsanız güveneceğiniz ortak bir aday bulun, güzelce çalışılsın kazanırsınız diyorum. 

Bana soruyorlar böyle biri var mı doktorum senin kafanda diyorlar. Var ama ben söylemem onu sulh içinde siz bulacaksınız ve ikinizin de olduğu anda teklif edeceksiniz. Benim kafamdaki adamı iki günde bulacağınızdan eminim ben. Diyorum. 

Benim kafamdaki isim Süleyman Şentürk. İki gün sonra Süleyman Şentürk de karar kıldı ve teklif ettiler. İki sağ partinin iki ferdi sol görüşlü Süleyman Şentürk isminde birleşti. Güven duydukları için birleştiler Süleyman Şentürk isminde. Ve o seçim kayınbabam Süleyman Şentürk ticaret ve sanayi odası başkanı oldu genç bir kadro ile. O seçimde gecelerce çalıştım. Ne eşime söyledim ne kayınbabama. 

Hatta eşim bana o vakitler sitem bile etti. Senin gözünde bizim neden hiç önemimiz yok Meriç Tunca dedi. Nasıl önemleri olmasın ki oysa. Hepsi tek tek çok sevdiğim insanlar. O aile benim hayatımda en anlamlı yerlerde, ilk sırada. 

Ama buradaki esas şey şu. Siyasi görüşün ne olursa olsun, bütün siyasi görüşlerden insanların sana saygı duyması ve güvenmesi bu esasın ta kendisi. Bir toplumda Süleyman Şentürk gibi güven duyulan insan sayısı ne kadar artarsa, o toplum o kadar hızlı ilerler.