Bu foterli, kapkara boyanmış bıyıklı adama onca eşyayı sattığı gün, adamlar bankaya para çekmeye gittiklerinde, bana dönüyor keyifle - akşam dükkanları kapatınca hep beraber Sertavul'a gidelim ikişer kupa rakı içelim- diyor Süleyman Şentürk. Cevabımı bile beklemeden keyifle gidiyor diğer dükkana. 

Giden sarı puch motorun arkasından bakarken olur Süleyman amca diyor dudaklarım. Sertavul yaylası benim 1966 Temmuz sabahı saat ona doğru doğduğum, ilk nefesimi aldığım yer. İlk aklım erdiği yıllarda sertavul'a göçerdik yaylamaya. Çatma kurar çatmada geçirirdik yaz aylarını. Güldür deresi civarında otururduk. Güldür deresi civarında oynardık. Beş yaşlarımdayken şöyle bir olaya tanık oldum. Bu olaydan sonrada Sertavul'dan uzunca bir süre korktum. Şimdilerde bile içim daralır Sertavul'da. Güldür civarında benden iki üç yaş kadar küçük teyze oğluma göz kulak oluyorum o gün. Beş yaşlarımdayım. Küçük teyze oğluma kim öğretti ise tek bir küfür öğretmiş. Her ne olursa, her neyi beğenmezse, hatta suyun kenarındaki dikenlerden kuşlar ürküp uçtuğunda bile bu küfürü savuruyor, daha konuşmayı bilmeyen herif. Çaatini çiktimin... çaatini çiktimin.. çaatinini çiktimin.

Derken ana asfalt tarafından üzerimize doğru bir gurup geliyor. Önde canhıraş kaçan, dehşete kapılmış bir adam. Adamın yüzü gözü kan. Gömlek pantolon yırtık. Adamcağız dehşet anının zirvesinde, ama mecali bitmek üzere. Arkasında kadınlı erkekli bir kalabalık. Kalabalık öfke yüklü, kalabalık çığırından çıkmış, kalabalığın kimisinin elinden taş fırlatılıyor adama, kiminin elinde kazmalar, kiminde kürekler, sopalar. Orta önde koşan birinin elinde bir tabanca. Tabancayı ateşliyor. Bilemiyorum. Adamı bu silahtan çıkan kurşun mu yere yığdı, yoksa kafasına ve vücuduna isabet eden koca koca taşlardan birimi. Tam önümüzde adam yere kapaklandı. Dondum kaldım. Teyze oğlumu omuzundan sıkıca kavradım. Kalabalık bir taraftan taş yağdırdı düşen adamın üzerine, bir taraftan da kazma kürekle delik deşik ettiler adamı. Dondum kaldım. Gözümde yaşlar. Adam yerde delik deşik ve hareketsiz, yüzükoyun. Omzundan kavradığım küçük teyze oğlum... çaatini çiktiklerim. 

Beş yaşımda koca bir abiyim. Erkekliğin onda dokuzu kaçmak. Kayboluyoruz elma ağaçlarının arasında. Sertavul... doğduğum yer.... beş yaşımda aldığım ve hiç geçmeyen yaram. Akşam dükkanlar kapatılınca sertavula gittik beyaz kartal taksi ile. Süleyman Şentürk, Mustafa Şentürk, Günsel Şentürk, Neriman Şentürk, Erdoğan Şentürk. Küçücük Erdoğan. Süleyman Şentürk'e kardeşinden armağan torun erdoğan. Yıllar içerisinde sertavul yolculuklarımız yüzlerce kez olacaktı, yıllar içerisinde Şentürkler Sertavul'dan yer alacaklardı. Ama olacaklardan habersiz ilk sertavul yolculuğumuz. Bir garip adam, bir çaresiz adam, Cerrahpaşa'da arkadaşlarım yeni sınıflarında ve stajlarında neler yapıyorlar acaba diyerek düşüne düşüne yol alan ben. Ön sağ koltuk pencere kenarına Mustafa Şentürk'ün yanına nasıl sığıverdimse, hiç kıpırdamadan, hiç konuşmadan gidiyorum. Konya mersin yolundan geçenler bilirler sertavulu. 1500 rakımlı yol kenarları sağlı sollu et lokantası olan, eti ile meşhur, yoğurdu ile meşhur bir yer. Coğrafya bilgilerimizden de sertavul geçidi olarak hafızalarınızda yer eden bir yayla. Sert-avul= sert-bahçe.. havası sert bir yer. 

Lokantadayız. Süleyman Şentürk iki kavurma istiyor önden. Yola çıktığımız sırada aldığı patatesleri soyup, doğrayıp, kuyruk yağlı tavada nasıl pişireceklerini özene bezene anlatıyor garson çocuğa. Yetinmiyor ocağın başındaki ustaya anlatıyor. (Süleyman Şentürk yıllarca çuval çuval patates alıp gitti sertavula giderken. Yıllarca garsonlara ve ustalara nasıl pişireceklerini anlattı. Yıllarca bütün masalara bu patatesleri ikram etti.. işte bu yıllar sonunda öğrendi lokanta işletenler müşterilerine hiç istemeden ikram ettikleri patatesleri nasıl pişireceklerini. 

Yolunuz bir gün sertavuldan geçerse durun orda. Bir su için, elinizi yüzünüzü yıkayın. Lokantaya girip masalara şöyle bir göz atın et yemeseniz bile. Et yemeseniz bile, masadaki patatesler Süleyman Şentürk güzelliği ile size bakıyor, size göz kırpıyor olacaklar. Şayet lokantada bir şeyler yiyorsanız, siz istemeden saçta patates masanıza gelecek, ve, Süleyman Şentürk sizlere afiyet olsun diyecek içinde taşıdığı bütün güzelliklerle.) Saç kavurmalarımız geliyor, fokur fokur kaynayan kuyruk yağında yüzüyor kavurmalar. Keyifle rakılarımızı koyuyor Süleyman Şentürk. Gözleri ışıl ışıl, mut mut yüreği. Ne güzel bir aile. Ne güzel bir abi kardeş. Ne güzel insanlar. Her birini yüreğimle öpüyorum. Yüreğim her birini tarifsiz seviyor. Torun Erdoğan öyle güzel ki. Dedeyle torun öyle güzel vakit geçiriyorlar ki. Hiç oturmuyorlar nerdeyse. El ele içeri dışarı geziyorlar. Dışardaki köpeklere ekmek ve kemik veriyorlar. Hayatım boyu defalarca birlikte oldum bu aile ile. Defalarca sertavula gittik. 

Karaekşi balık lokantası yapıldıktan sonra defalarca karaekşiye gittik. O ilk sertavul. O kapkara boyanmış bıyıklı adamdan sonra gidilen sertavul. O  gün izlediğim Süleyman Şentürk, o gün daha yakından izlediğim bu aile.... benim lezzet skalamın en yukarısındadır hep..