Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam98
Toplam Ziyaret841492
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
Meriç Tunca
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 83 -
23/07/2024
            Üç hikaye anlatacam bugün sizlere. Beni çok etkileyen üç hikaye bunlar. Bu hikayeleri sizlerle ara ara paylaştım aslında. Bu üç hikaye benim yaşamıma yön verir hep.

            Nemrutu bilirsiniz elbette. Nemrut kötülüğün timsali o gün bugün. Nemrut güç zehirlenmesinin tipik örneği.

            Hazreti İbrahim’i derdest ettirip huzuruna getirtmiş nemrut. Kılıçlar mızraklar donanmış Nemrut’un askerleri. Hazreti İbrahim’e benim gücüme biat et demiş silahlarının gölgesinde. Kılıçlar kınından çıkmış, mızraklar üzerine doğrulmuş İbrahim’in. Benim gücümü kabul et, tanrın benim demiş nemrut gürleyerek. Gürleyerek ve silahlı adamlarına güvenerek bağırmış nemrut.

            Hazreti İbrahim onca güce ve silaha aldırmadan cevaplamış gür sesiyle. Allah tektir ve ondan başka kudret yoktur, sende Allah’ın yarattığı zavallı bir kulsun!! Demiş..

            Nemrut emir vermiş adamlarına. Kırk ormanı kesin yığın bütün odunlarını. Sonra İbrahim’i üzerine koyup ateşe verin.

            Kırk ormanın odunlarından terkip dağlar büyüklüğündeki odunların üzerine koymuşlar İbrahim’i. Ateşe vermişler. Ateş yedi kat arşa yükselmiş.

            Karınca okyanustan bir damla su alıp ateşe yürümüş. Karga bir dal alıp gagasına, ateşe uçmuş. Ağzında bir damla suyla koca ateşe giden karıncayı görünce inmiş yanına gagasındaki dal ile.

            Nereye karınca demiş alaycı. Karınca; yangını söndürüp İbrahim’i ateşten alacağım demiş vakur. Karga gene alaycı, ağzındaki bir damla suylamı söndüreceksin kırk ormanın ateşini, sende yanacaksın demiş. Karınca gene vakur. Cevaplamış karınca kargayı. Bende biliyorum yanacağımı. Ama safım belli olsun!! Demiş.

            Kıssadan hisse şu ki... safımı iyiden güzelden yana göstermekten asla vazgeçmem. Nemrut’a boyun eğmem evvel Allah..

****

            Konya dolaylarında bir adam varmış geçmiş zaman. Bütün zındıklıklar bu adamda. Aklınıza gelebilecek her kötü işi yapmış bu şahıs. Bir gün hidayete açılmış kapısı. Yanındaki yaşlı bilgeye seslenmiş. Ben bugüne kadar bütün kötülükleri yaptım. Ama gördüm ki yolum yanlış. Doğruya giden yolu bana göster yaşlı bilge. Demiş.

            Mevlana hazretlerine git demiş bilge.

            Mevlana’nın kapısını çalmış bizim adam. Kapıyı açan kişiye anlatıp ahvalini... beni Mevlana hazretlerine götür demiş.

            Aslında kapıyı açan Mevlana. Ama dememiş Mevlana’nın kendisi olduğunu. Sen doğuya gideceksin Hacıbektaş veliyi bulacaksın. Senin dermanın orda demiş ve kapıyı kapatmış..

            Hacıbektaş velinin kapısını çalmış bizimkisi günlerce süren zor yollardan sonra. Hali perişan ve bitkin.

            Kapıyı açan kişiye anlatmış durumunu. Ben düzgün insan olmaya, doğruluk dürüstlük yolunda kul olmaya geldim, kapınıza geldim demiş.

            İceriye almış kapıyı açan bizimkisini. Karnını doyurmuşlar mutfakta. Yorgunsun yat dinlen deyip yatak döşek göstermişler.

            Dinlenince dergahtaki birine gene dertlenmiş bizimkisi. Hacıbektaş veliyi görmem gerek demiş. Dergaha odun lazım sen hele oduna git demişler. Gel zaman git zaman sonra sen dergahın suyunu getireceksin billur pınarlardan demişler. Bir zaman sonra mutfakta dergahın iaşesine bakacaksın demişler.. bir zaman sonrada sen dergahın bütün alaverelerini yapacak ve hesabını muntazam tutacaksın demişler. Tam on yıl. On yıl sonra kendine ilk geldiği gün kapıyı açan kişi gelmiş yanına. Ben Hacıbektaş veli, anlat derdini evlat demiş.

            Hacıbektaş velinin eline sarılmış. Bağışla beni yaaa Hacıbektaş veli demiş. On yıldır hizmet ederim sana. Dergahın odununa gittim uzunca vakit. Kurdu tanıdım, kuşu tanıdım.. börtü böceği tanıdım... bana dalından odunlar veren ağaçları tanıdım.  O ağaçlardan terkip koca ormanı tanıdım... koca ormanın sakınmadan her beşere verdiklerin şahit olup keyif aldım, huzur gördüm demiş .

            Sonra uzunca vakit dergaha billur kaynaklardan su taşıdım ormanların yatağı dağı tanıdım dağın özünü gördüm.. gümüş renkli balıklar tanıdım.. gene huzur gördüm.. ahenk gördüm demiş..

            Sonra uzunca süre mutfakta iaşeye baktım. Kapına, kapımıza gelen nice perişan ve aç insan gördüm.. onlarda kendimi gördüm.. doyan yüzlerde huzur ve ahenk gördüm.. minnet tanıdım demiş..

            Sonra gene uzunca vakittir dergahın bütün alaveresini, bütün akçeli işlerini gördüm.. zamanında akçeli işler için yaptığım düzenbazlıkları gördüm... utanmayı öğrendim.. Ar'ın hafifliğini hissedip huzura ve ahenge erdim demiş..

            Sırtını sıvazlamış Hacıbektaş veli.. sen oldun evlat. Dilediğin zaman gidebilirsin artık. Gitmek istemezsen de dilediğin kadar burada kalabilirsin demiş.

            Ancak sana bir görev vereceğim. Bu görevi tamamlayıp bana konuyla ilgili bilgi vermeni istiyorum. Bu süre zarfında da düşünür kararını verirsin gitmekle kalmak arsında demiş.

            Konya’da filanca kadını bulacaksın. Zor durumda kocası öleli. Çocuklarıyla perişan. Onlara barınacak güzel bir yer bulacaksın. İaşelerini garantileyeceksin.. billur pınarları öğreteceksin.. ayaklarının üzerinde durmayı öğrendiklerinde.. ve sen gene huzuru ve ahengi gördüğünde gelip bana bilgi vereceksin. Bu görevden sonrada serbestsin demiş.

            Denilenleri harfiyen yapmış bizimkisi Konya’da. Kadın ve çocuklarındaki huzur ve ahengi gördüğü gün görevinin tamam olduğunu anlamış ve helallik isteyip ayrılmış kadın ve çocuklardan..

            Ama kafasına Mevlana takılmış. On yıl evvel kapısını çaldığım içeriye alınmadığım Mevlana’yı hele bir daha ziyaret edeyim. Görebilirsem Mevlana hazretlerine sitem edeyim içimdeki huzur ve ahenkle demiş.

            Mevlana’nın dergah kapısını gene on yıl evvel açan zat açmış. Hoş geldin evlat demiş daha bizimkisi konuşmadan. Buyur geç içeriye, bir kap aş ikram edelim, yüzündeki huzur ve ahenge bizlerde ortak olalım..

            Aş yenilmiş sohbetler edilmiş. On yıl evvel geldim beni içeriye bile almadınız, beni Hacıbektaş veliye gönderdiniz. Hacıbektaş veli hazretleri kapıyı açar açmaz aldı beni içeriye. Yıllar var hizmet ettim. Çeşit çeşit bu hizmetlerimde huzur ve ahengi buldum demiş.

            Beni Mevlana hazretlerine götürürseniz ona da bir çift lafım olacak demiş.

            Kapıyı açan benim Mevlana demiş. Evlat artık düzelmiş doğrulmuşsun. İste o Hacıbektaş veli, öyle yüce, öyle ulu ki, o kapıdan giren her eğri düzelir, doğrulur, huzur ve ahengi bulur demiş.

            Sadece boncuk boncuk ağlayıp Mevlana’nın eline sarılmış bizimkisi. Af dileyip müsaade istemiş.

            Hacıbektaş veliye gelip anlatmış kendisine verilen görevle ilgili her şeyi. Gönül rahatlığıyla ayrıldım yanlarından demiş.

            Sormuş Hacıbektaş veli. Başka ne yaptın bunca zamandır Konya’da demiş.

            Mevlana ile olan hikayesini hiç eksiksiz anlatmış bizimkisi Hacıbektaş veliye.

            Mevlana hazretleri şöyle buyurdular ben ayrılmadan. " evlat o Hacıbektaş veli öyle yüce ve öyle ulu ki, o kapıdan giren her eğri düzelir" dedi demiş.

            Gülmüş Hacıbektaş veli.. evlat işte o Mevlana’da öyle yüce ve öyle ulu ki.. o kapıdan hiçbir eğri giremez demiş..

            Kısanın hissesi. İki zıt fikirin birbirlerini yüceltmeleri öyle güzel bir huzur ve ahenk ki.. yaşamlarımızın eşsiz iki parçası ölüm ve yaşam.. yanyana her zaman ölüm ve yaşam.. zıtlıklar yanyana her zaman.. bu muazzam döngüyü sağlayan ölüm ve yaşam.. bu muazzam huzur ve ahengin sebebi de zıtlıklardır yanyana olan.. ayrılmaz parçalarımızfır zıtlıklarımız.. iki ucu da mükemmele tam yapan..

*****

            İki iyi arkadaş. İki iyi dost hikâyemizin kahramanları. Söz vermişler gayri ihtiyari birbirlerine. Birimizin amanında diğerimiz kol kanat olacak..

            Beriki bizimki kar boran, tipi fırtınalı bir günde köyünün kahvesinde çay içerken laf lafı açmış. Kahveci dağın öte yanındaki falan köyden filancanın durumu çok zorumuş. Geçen ayaküstü uğrayıp çay içen çerçici söyledi demiş. Bahse konu kişi bizim ötekisi.. beriki bizimkinin dostu.

            Fırlamış kahveden beriki bizimkisi. Ahırda vurmuş atına eğeri. Binmiş atına. Karısı girmiş ahıra. Gitme beğ demiş ağlamaklı. Dışarısı kar boran.. fırtına tipi heryan.. kadın feryat figan..

[14:53, 7/22/2024] Doktor Meriç: Beriki bizimkisi çekil kapıdan kadınım. Filancağız köyde, şu dağın öte yüzünde dostum zor durumda. Dostumun amanına yetişemezsem perişan olurum.. kadın çekilmiş kapıdan.. çaresiz bakmış kocasının arkasından.

            Vurmuş atını dağın yücesine bizim berikisi.. dayan dostum demiş atına... dostuma yetiştir beni.. dostumun amanına yetiştir beni demiş.

            Dağın yücesinden diğer yüze inerken durulmuş biraz fırtına. Tipi çözülmüş. Beriki bizimkisinin kulağında bir çığlık. Cik cik.. ciiikkk cik.. bir kuş sesi feryat figan  bakmış sağına soluna. Görmüş. Yerde küçük bir kuş. Karın üzerinde kanadı yaralı bir küçük kuş. İnip atından almış eline kuşu.. cikkk ciiiiikk kuş. Seni cebime koysam ölürsün demiş.. seni atımın heğbesine koysam ölürsün.  Derken at fışkılamış. Sevinmiş bizim berikisi. Bak şu at fışkısına demiş kuşa. Bu at fışkısı iki gün kaybetmez ısısını. Seni bu fışkının içerisine güzelce yerleştireyim... geceyi rahat geçireceksin.. sonrası Allah Kerim demiş. Boynuna kadar at fışkısına gömmüş kuşu. Kuş;;; cik ciiikk.. cik cik de cik ciiikk..

            Atına binmiş bizim berikisi. Küçük küş feryat figan cik ciikk.. gökten bir alıcı kuş gelmiş ve küçük kuşu almış gitmiş.

            Bizim berikisi bakmış kalmış şaşkın. Allah Kerim demiş. Ancak bu olaydan üç ders çıkardım demiş. Birincisi şu ki; seni boynuna kadar boka batıran birisi senin kötülüğünü istemiyor olabilir. Böylesi zamanda görmeli insan Hikmeti demiş. İkincisi şu ki; seni her boktan çıkaranda iyiliğini istemiyor olabilir. Görmek lazım Hikmeti demiş. Üçüncüsü şu ki; şayet boğazına kadar boka batmışsan susmayı da bilmen gerekir. Sükutta Hikmet olduğunu bilmelisin demiş.

            Yeni hayat öğretisiyle ulaşmış dostuna. Bir olmuş çözmüşler öteki bizimkisinin amanını. Huzur dolmuş, ahenk dolmuşlar..

            Kıssanın hissesinde üç ders var zaten.. dördüncü ders şu ki; değer büyüteceksek, yaşamlara değer katacaksak koşacağız aman dileyen dostların imdadına.. hatta herkese.. ve dahi zamanın şartlarına hiç aldırış etmeden koşacağız..

*****

            Benim hatıma değen üç güzel hikaye bu. Ben bir garip adamım.. bu mimvalde yaşarım.. bu mimvaldedir anlattıklarım..

            Saygıyla.. hep güzele çoğalınız.  Yolunuz huzur ve ahenge uğrak olsun..



253 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 - - 02/08/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 85 - - 30/07/2024
GÖKSU KURUYOR MİLLET. GÖKSU BİRKAÇ YIL SONRA AKMAZ OLACAK..!!!!
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 - - 26/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 - - 19/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 - - 16/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80- - 12/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79- - 09/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 - - 05/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 -
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -77- - 02/07/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -77-
 Devamı