ALİ YAVER SOYLU aliyaversoylu@muttanhaber.net
07/11/2012 Arap Baharı, Afyon’da cephanelik patlaması, kaçırılan CHP’li vekil, AK Parti Kongresi, Diyarbakır şilti, açlık grevleri, alternatif bayram kutlamaları, Merhum Özal’ın zehirlenme iddiası, MHP kongresi ve ABD Başkanlık seçimi. Ne kadar hızlı bir gündem yoğunluğu ile zamanın akıp gittiğini görüyoruz. Dinamik bir ülke olmanın avantajları herhalde. Tunus’da başlayan Arap baharının; komşu ülkemiz Suriye’de hala bitmek, tükenmek bilmeyen şiddetiyle devam etmesi, son derece vahim bir hadise. Nihayetinde bir iç savaş ve iç mesele ama en uzun sınır komşumuz olduğu için, bizler açısından bağlayıcı etkisi var. Hükümetin Suriye politikası eleştirildiği bir konu ama mecliste yemin etmediği halde, Esed yanlısı bir eyleme imza atan CHP’li İsa Gök’ü de unutmamak lazım. Afyon valisinden plaket alan Genel Kurmay Başkanı Nejdet Özel’in üzerine yoğunlaşan haklı eleştiriler kadar Tunceli vekilinin kaçırıldığı dönemde PKK ile pazarlık eden CHP’yi de unutmamak lazım. Teröristlere; “bizim çocuklar, bizim gençler” diyen siyasilerin, bu ülke için, milletin emanetine layık olmayan tehlikeli isimler olduğunu insanımız çok net gördü. Barzani’nin, Hamas temsilcisinin olduğu AK Parti kongresinde hala omurganın milli görüş ekseninde olması başlıca bir eleştiri konusu olmuşken, ülkenin bölünmez bütünlüğü üzerine söylem geliştiren Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’da aldığı şiltin de anlamını iyi algılamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu geçtiğimiz yıl Mersin’i Güneydoğu’nun incisi olarak tarif etmiş yine eşsiz bir ifade ile güven sarsmıştı. Açlık grevlerinin, ölüm oruçlarının; kendi siyasetinin direncini kırdığını ve kendisi başbakan olsa siyaseti böyle bir durumda bırakabileceğini söylemişti. Başbakan olamayacağı için öyle konuşması tabiî ki doğal ama hükümet Öcalan’a ev hapsi getirecek, diye yaygara yapıp, Öcalan’a ev hapsi isteyenlerin yaptığı açlık grevine destek vermesi; tamamen bir çelişki. Kılıçdaroğlu, bir dönemin Yıldırım Akbulut’u gibi fıkralarla hep akıllarda kalacaktır. Bu milletin milli Bayramı yani Cumhuriyetimizin bayramını devlet töreninde beğenmeyip, kutlamayıp, tüm örgütleriyle BDP gibi bir eylem hazırlığında bayram kutlanmaya çalışılması, halkın galeyana getirilmek istenmesi, CHP’nin Türkiye genelinde İşçi Partili zihniyetin eline teslim edildiğini ve aynı zamanda kitle partisinden çıkıp, iktidar olmayı reddedip, marjinal grup haline getirilmek istendiğini ortaya koydu. Nihayetinde terör örgütünün akıl hocaları, bu zihniyetin aydınları çıkıyor. İnsanlarımızın temiz duygularının sömürülüp, millete hizmet ekseninden çıkılıp, laiklik ve cumhuriyet elden gidiyor adı altında, tehdit baskısıyla, tehlikeli organizasyonların yapılmak istenmesi başlı başına bir mesele. Bir Türkiye Klasiği... Merhum Özal’ın naaşının yeniden açılıp, cenazenin otopsiye alınması. Adli tıp nöbetleri… Türkiye’de Cumhurbaşkanı bile olsan, mezarda rahat yok. Şüpheli bir ölüm. Kafada bin türlü soru işareti. Sonucunu, hep birlikte, yakın zamanda savcılarımızdan öğreneceğiz. Son derece üzücü bir hadise, bu ülkede hiç kimse cumhurbaşkanının suikasta kurban gittiğine inanmak istemiyor ama güvenemediği bir şeyler var, vatandaş emin değil. Elbette üç gün sonra devir değişecek, aynı manzaralar yeniden tekrarlanabilir. Malum tarihten aldığımız en büyük derslerden bir tanesi, tekerrür etmesi. MHP kongresi ülkemizin son siyasi mihenklerindendi. Bahçeli yeniden genel başkan seçildi. Buradan çıkan sonuç; tabanda %40’lık bir kesimde rahatsızlık olduğunu ortaya koydu. İyi bir devlet adamı, dürüst bir şahsiyet olmasına rağmen, iktidar alternatifi heyecanını milletle buluşturamadı. Tıpkı CHP gibi soyut doktrinler üzerinden, hizmetle ilgilenmeyen bir şekilde siyaset anlayışını benimseyen Bahçeli Başkanlığındaki MHP, önümüzdeki yerel seçim ve peşinden Çankaya seçiminde kan kaybedeceğe benziyor. Tabanın Bahçeli’ye karşı tavır sergileyeceğini, kongrede çıkan sonuç açıkça gösterdi. Şu an bir genel seçim ortamına girilse, kongreden çıkan sonuca bakıldığında; MHP baraj tehlikesine girmiş görünüyor. Koray Aydın’ın, “milletle buluşacağız, tabana ineceğiz” sözleri iktidar özlemi çeken bir çıkıştı ve aslında ciddi de oyla buluştu. Sanırım MHP yönetimi iyi bir değerlendirme yapacaktır. Dünyanın kilitlendiği seçim; Amerika’da. Kasırga sonrası, dünyanın kasırgası 6 Kasım’da belli olacak. Obama ve Romney çekişmeli bir atmosferde son güne geldiler. Silah baronlarının istikameti doğrultusunda ve onların desteğini almış olan başkan seçilecek aslında. Çünkü Amerika seçimlerinin perde arkasındaki en büyük kozu bu. Nerde savaş orada Pazar. Emekli büyükelçi ve CHP’li Şükrü Elekdağ’ın bu konudaki tecrübesi ve bilgi birikimi son derece önemli buluyorum. Dünya dengesi açısından bu sonucun önemi büyük. Dünya için hayırlısı olsun.
|