Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam413
Toplam Ziyaret771924
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
Osman KARA
osmankara.48@gmail.com
ÖZLENEN ANILAR
01/02/2023
Öğretmen iken çalıştığım bir köyde, hiç mahkemeye başvurulmadığını öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Kahvehanesi yoktu köyün. Mahallelerdeki varlıklı ailelerin misafir evlerinde toplanılırdı; kadın, kız, kızan. Bir de benim okul bahçesindeki bekâr lojmanımda. Zaman zaman mahallelerin misafir evleri topluca birbirlerini ziyaret de ediyordu. Şenlik ve coşku dolu.
Köyde hiç sorun olmuyor muydu? Oluyordu tabi. İnsanlar arası nizalaşma diye tanımladıkları sorunlar oluyordu. Tanık olduklarım da vardı. Ama köyün ekâbirleri araya giriyor ve meseleyi tatlıya bağlıyorlardı. Uzlaşma ve uzlaşarak sorun çözme yaşam şekliydi. Şiddet, kavga, uzun süren kırgınlıklar görünmüyordu. Okulda öğrencilerim ki; beş sınıf birleştirilmiş eğitim yapıyordum. Ancak öğrencilerim çok başarılıydılar. İlçede yapılan okullar arası bilgi yarışmasına katıldık. Herkes niye katılıyorsunuz ki, zaten birleştirilmiş sınıfsınız derken. Traktör kasasında şakalı, şarkılı ve türkülü yolculuğumuzdan sonra, yarışma salonuna ulaştık. Nasıl geldiğimizi belli etmek adına traktörümüzü de salonun bahçesine park ettik. Kuralar çekildi. Gruplar belli oldu. Bir heyecan, bir heyecan. Çocuklara kazanamazsak da katılmak başarı, şu an biz başarılıyız ve başardık diye teskin ettim. Bize hiç kimse şans vermiyordu. Yarışmalardan birincilikle çıkmamız herkesi şaşırttı. Bir sevinç, bir sevinç. Doğru dondurmacıya, birer külah dondurma alarak traktörümüzle köyümüze döndük. Herkes gök sevinç.
Bir gün muhtarı görmem gerekiyordu. Evine gittim. Köy odasında dediler. Tek odalı bir binayı muhtarlık yapmışlar. Adına “Köy Odası” diyorlar. Gittim. Odaya girdiğimle şaşırmam bir oldu. Düzenli bir şekilde raflar içerisinde, üzerinde geçen her yılın yazılı olduğu, yakın tarihlerin yazılı olanlarında “klasör”, 1975 öncesi tarihli olanlarda “sıralaç” yazıyordu. Şaşırdım, şaşkınlığımı belli etmedim ama çok sevindim. İçlerinde her yıla ait yazışmalar ve köye ait belgeler vardı. Çekmeceli bölmede ise “İhtiyar Heyeti Karar Defterleri”, “Evlenme Defteri”, “Muzaene (Gelir, Gider) Defteri” adında defterler ve makbuzlar vardı. Muhtarla ihtiyarlık üzerine şakalaşmamız defterlerin adından oldu.
Deneyimli öğretmen sayılmazdım, çaylaklığımı atmış değildim. Öğrencilerimin başarısını epeyce düşündüm, araştırdım. Başarıya; sınıfları kümelere ayırarak, kümeleri aynı konularda tartıştırmadan başka gerekçe bulamadım. Aslında öğrencilerim dersleri kendileri işliyor, kendileri öğreniyordu. Kıyasıya münazaralar yaşıyorduk. Tıkanıklıkları aşırma noktasının dışında, benim derslikte varlığımla yokluğum belli olmuyordu. Başarıyı daha yukarı nasıl taşırım diye düşünürken; kendi öğretmenimin yaptığını kopyalamak aklıma geldi. Kopyaladım, bağışlamasını istemeyeceğim, zira duysa sevinir. Sömestri tatili öncesi okula kitaplık kurma kararı aldık öğrencilerimle. Büyük bir sevinçle. Her öğrenci ailesine anlatacak, on yumurta parası bedeli her öğrenci katkılayacaktı. Toplanılan bedel kadar da kendi maaşımdan ekleyecektim. Öğrencilerim ailelerine söyleyince; benden habersiz köyde bir telaş başlamış. Köy Odasında toplanmışlar, çocuklarına da duyurmadan, bir de köyümüzde olsun diye; kitaplık kararı almışlar. Ben öğrencilerimle hazırlanırken, velilerde kendi aralarında hazırlanmışlar.
Sömestrinin bittiği gün karneleri bir saat erken dağıttım. Yolculuğu başlatmak üzere hazırlığa başladım. Kafamda okula alacağım kitapların listesi ve tatilde başka ne yapacağımın tasarısı. Muhtarın koşarak geldiğini gördüm. Öyle telaşlı ve heyecanlıydı k; anlatma gitsin. Öğretmen kaçırdım sanıyordum, iyi ki yakaladım diyerek lojmana daldı. Zaten kapıda hiç kilit olmamıştı. Kendi evleri bilirlerdi. Şaşkınlıktan hayrola diyebildim. Okula kütüphane düşünüyormuşsunuz, çocuklardan öğrendik dedi. Ne diyeceğimi bilemedim, ancak evet ama kütüphane çok iddialı bir konu; altı üstü kitaplık diyebildim. Öğretmenim düşündük, köy odasına da kuralım kararı aldık. Yardımcı olacağınızı düşündük. İki büyük dolap da sipariş verdik. Siz tatilden dönünceye kadar hazır olur, bu kadar da paramız var dedi. İyi bir paraydı. Sorumluluğu ağır geldi. Ben okulun kitaplarını peşin alırım, köyün kitaplarını veresiye, kitaplar geldiğinde öderiz dedim. Her ikimiz gök sevinç. Vedalaştık vedalaşmasına da; benim tatilin kitapçılarda geçeceği belli oldu dedim kendi kendime.
Muhtarın parasına yakın altı yüz kitabı köy için, iki yüz elli kitabı da okul için aldım. Tatil dönüşüne gün hesabı yapmışlar. Köyün tek ulaşım vasıtası traktörle şehirde bekliyorlar. Dolapları boyamak için boya malzemeleri ile dolaplar ise römorkta; sevindim. Kitap kolilerini de yükledik. Heyecanlarımızı gizleyerek köye doğru yollandık.
Önce dolapları boyadık. Kolileri açarken bir de liste oluşturduk. Kırtasiyecinin armağanı büyük defteri; kitap alanları, aldıklarını, geri dönüşü tarihleri ile yazmak üzere tasarımladık. Tarihleri yazmak kendi istekleriydi, okuma hızlarını belirleme adına istediler. Kendi kendimize bir şenlik düzenleyerek açılışlarını yaptık. Herkeste bir gururlanma, deme gitsin.
Hiç dikkat etmiyormuşum. Benim kendi kitaplarımı da okuyanlar vardı. Her maaş yolculuğumda bütün gazetelerden, mizah dergilerinden, o günlerin mecmualarından siparişler veririlerdi. Farklı zamanlarda şehire her gidene aynı siparişler veriliyormuş. Aslında köyün hepsi kadın, kız, kızan okumaya aç ve okuyorlarmış da görmüyormuşum. Köyümüzde çok düzgün Türkçe konuşuluyor, hoşgörülü davranılıyordu. Öğrencilerimin başarısını etkileyen etmenlermiş bunlar, onu gördüm. Okuma meraklarını açığa çıkarmış, motoru ateşlemiştim. Büyük küçük, kadın, kız, kızan misafir evlerindeki birlikte yaşam da bir başka eğitimmiş; Okumayla da tamamlanınca başarıyı sürdürülür kılmıştık. Şehir de ise efsane…
Şimdiki köy gezilerimde camları kırık okul ve lojman binaları ki; çoğunun çatısı çökmüş, virane halde eğitim yuvalarını görmek, yüreğimi nasıl yaralıyor, tanımlamak zor. Belli merkezler dışında bütün köyler eğitim yuvalarını kaybetmiş. Kapatmışlar. Karı delip başını çıkaran yeşilde; solan güz ekinlerinin saplarında, ölünün öpülmeye geldiği ve yaşayanlarının yakarılarını gönderdiği yerde mi yaşamıştım? Bahçesini ağaçlarla, dersliği ve köy odasını kitaplarla doldururken. Kuş seslerine karışık. Şimdi nasıl özlüyorum o günleri, anıları…


1041 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

VAHŞİ GÜDÜLER DEĞİŞTİRİLEBİLİR… - 15/02/2023
VAHŞİ GÜDÜLER DEĞİŞTİRİLEBİLİR…
İNSANLAR, SAVAŞLAR VE VAHŞETLER - 08/02/2023
İNSANLAR, SAVAŞLAR VE VAHŞETLER
ZOR OLMASA GEREK - 25/01/2023
ZOR OLMASA GEREK
DERTLEŞİLEN ANILAR - 18/01/2023
DERTLEŞİLEN ANILAR
DELİLERİMİZ Mİ? DELİRİYORMUYUZ? - 04/01/2023
DELİLERİMİZ Mİ? DELİRİYORMUYUZ?
DEĞİŞİMLE MUTLULUĞU YAKALAYALIM - 28/12/2022
DEĞİŞİMLE MUTLULUĞU YAKALAYALIM
DEĞİŞİM YOK OLUŞ OLMAMALI... - 21/12/2022
DEĞİŞİM YOK OLUŞ OLMAMALI...
ÇÖZÜM TEMEL EĞİTİM PROGRAMLARIDIR - 14/12/2022
ÇÖZÜM TEMEL EĞİTİM PROGRAMLARIDIR
ÇEVRE, İNSAN VE UYGARLAŞMA - 07/12/2022
ÇEVRE, İNSAN VE UYGARLAŞMA
 Devamı