ALİ YAVER SOYLU
aliyaversoylu@muttanhaber.net
ADNAN MENDERES
19/09/2012 Gelen gibi varıp gittiler Cenneti mekân ettiler Güneş batarken yine Adnan’ı da yolcu ettiler Ölümünün 51. Yıldönümünde Cumhuriyet tarihinin en ibret verici vakaların başında gelen merhum Adnan Menderes’i rahmetle anıyorum. Türk siyasi tarihinin millet iradesinin baskıya karşı direnişinin sembolü olan isimdi. Siyasetinde büyük başarıları kadar, hataları da olan Ali Adnan Ertekin MENDERES, sanayileşme, ekonomik gelişmeler, tarımda mekanizasyon, ODTÜ ve Karadeniz Teknik Üniversitesini kurulması, İstanbul İmar Çalışmaları ve Ankara’da Banknot Matbaası kurularak, ilk banknotların Birleşik Krallık’ta basılmaya başlanmasından 120 sene sonra Türkiye Cumhuriyeti banknotlarının artık Türkiye’de basılması gibi birçok önemli hizmeti başardı. Siyasi arenada birçok eleştiriye maruz kalmış ve bazı haklı eleştirilerin olmasına rağmen, askeri otoritenin yaşama hakkını elinden alması, bu millete yapılmış en büyük hakaretlerden birisidir. Siyasetini askeri vesayete bağlamış, asker temelli devlet idaresini benimsemiş siyasetçilerin bu ülkeye kazandırdıkları sadece idam olmuştur. Menderesin demokrasi ve cumhuriyet rejimi misyonu, Mustafa Kemal’in çizdiği ilkeler ışığında bu milletin öz kimliğiyle pekişmişti. Birilerinin Rusya’dan getirdiği kumaşla bu milletin üzerine oturtmaya çalıştığı kıyafet gibi değildi. Ya da hitlerin o çok şiddetli düşünceli uygulamalarından esinlenmemişti. Bu milletin özü ve haykırışıydı. “Yeter Karar Milletin !” diyen 46 ruhunun serzenişiydi. Çok partili hayatın gerçek mesajıydı. Milletin istikametinin sembolüydü. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamı sadece bireylerin hayatının sona erdirilmesi veya bir cinayet değildi. Millet iradesinin, demokrasinin ve halkın idamıydı aslında. Üstünlerin gövde gösterisiydi. Ama o kadar yaşayana rağmen, öldürdükleri vatan evlatları hala diri kalabildi, üstünler unutuldu, yok oldu ve lanetleniyorlar. Dün başbakanının asılmasını tertipleyen zihniyet, bugün terörist başını, 30 bin insanın katilini besleyen postal zihniyet, mücadelesini hep siyaset sahnesine vermekte. Ulusal güvenliği tehdit eden terör unsurlarını ise doğrudan ve dolaylı olarak desteklemekte, oradan rant kapmakta. İstense bitirilebileceği gerçeği ise hala insanımızın aklında. Millet iradesinin kesintiye uğraması son derece vahim bir sonuçlar doğurmuştur. Hizmet üreten, çalışan bir şeyler başarma gayreti içinde olanlar, kenarda oturup bekleyenler kadar insandır. Nasıl ki, çalışmayan hata yapıyorsa, çok çalışanda hata yapacaktır. Ama çalışanın hatası asla kabul görmemiş ve bugün de görmemektedir. Meyveli ağaç her zaman taşlanmaktadır. Kendine hayrı olmayan zihniyet, yine her şeye bir kulp takmaktadır. Merhum Başbakanımız Sayın Adnan MENDERES’i, Hasan POLATKAN’ı, Fatin Rüştü ZORLU’yu ve beraberinde 1960 darbesiyle mahkum olan, idam edilen diğer bütün demokrasi önderlerini rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Hangi fikir ve düşünceden olursa olsun, böylesine elim bir hadisenin tekrar yaşanmamasını temenni ediyorum. Demokrat Parti ve devamında Adalet Parti misyonunun ilçemizdeki siyaset sahnesinde çok önemli marka isimleri de vardı. Bu vesileyle onları da anmak isterim. Kimisi aramızdan ayrıldı kimisi ise hala yaşayan bir tarih olarak saygı beslediğimiz insanlar. Adalet Partili Belediye Başkanı Aslan Yalçın, Hulusi Vural (Hulusi Dayı), Sıtkı Soylu, Mazhar Arıkan, Veli Baştuğ (Veli Çavuş), Ali Çetin (Cülle Ali), Bekir Çetin (Cülle Bekir), İsmail İlyan (Hıdır İsmail), Mehmet Çatık (Çatık Emmi), Musa Tunç (Kör Musa), Ali Manav, Mehmet Manav, Ahmet Alper ve Sakızlı Goca Sinan’ı rahmetle anıyorum. Bayram Çerekçi, Orhan Atsan, Rüştü Dinçer, Süleyman Kılıç (Dağpazarlı), Numan Dayı (Ali Necati Salgur)’u ve o dönemin bu davaya gönül vermiş bütün gönüldaşlarını saygıyla selamlıyorum. 1968 yılında göreve giderken Silifke’de trafik kazasında yaşamını yitiren Adalet Partili Belediye Başkanımız Sayın Aslan Yalçın’ın eşi Münire Teyze, yaşanan sıkıntılı dönemi anlatan çok güzel bir şiirini bizlere ulaştırdı. Münire Teyzemize Allah’tan uzun ömürler ve sağlık dileyerek, şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum: İmralı’da 3 kuş uçtu Yandı yürek tutuştu A hainin zalimleri Sizde insaf hiç mi yoktu İmralı’dan uçan kuşlar Cenneti alada kışlar Gerideki Müslümanlar Bu şehitlere ağlar Namık gedik kalksana Olanlara bir baksana Üç kurban daha verdik Onları karşılasana Eylül on altı on yedi Üç masumu birden yedi Bu ayın ne suçu var Komite ile sağır yedi Kuş olup da uçtunuz Ölmeyip göç etiniz Müslümanların kalbinde Sönmez bir güneşsiniz Rahmet ile anarız İçinizde kaldı ahınız Dünya bir gün biter de Ahrette görülür hesabınız Yazın şairler yazın Gökte uçar tayyareler Kıralası pervaneler O üç cana nasıl kıydın Kör olası zalim eller Adnan rüştü hasan Bulamayız böyle insan Hainlerin yaptığı Yapmaz bir Hıristiyan Göğüslerinde altı ok İman denen onlarda yok Ellerindeki yağlı kendirle Cehennem yolu çare yok Söyleyin arkadaşlar korkmadan Akşam olup da kararmadan Güneş ufukta yarım Son huzmeler de batmadan Semalardaki kara bulutlar Asılsızdır üflesek uçar Biliyor musunuz arkadaşlar Layık mevkidir cehennemi lavlar Onlarda kıydı üç cana Olalım diyorlar can cana Siz söyleyin doğruyu İmkân var mı Allah aşkına Şafakta okunan ezan Beyazlar giyip de gelen Kahrolsun bunları yaptıran Kimdir mezarı bilen Gelen gibi varıp gittiler Cenneti mekân ettiler Güneş batarken yine Adnan’ı da yolcu ettiler Müslüman mert şehit gittiler Onlar da bir gün görürler Oh çeken kâfirler Zalimler daha çok çeker Kendileri katil oldu İçlerinde kin doldu Kısmetmiş cennet yolu Üçüne de ne mutlu Kopacak bir gün tufan Yoktur hatır falan Dünyada canlara kıydıran Hesap verecek hemen İdam sehpaları kuruldu Muratlara nail olundu Tarafları yas tutarken Düşmanların bayramı oldu Düşman dedimse şaşman Dışarıdan düşman araman Yüzlerce cana kıyan Mason neslini çoğaltman Yüzlerdeki maskeler indi Ötekiler saklı bilinmezdi Bu son büyük katliam Dünyaya acı geldi Gelecek nesillere Bu olayı siz anlatın Onlar gitti gelmezler Derdimizi kimler böler Böyle büyük acılar Kalpleri okla deler Cennetin bahçeleri Yemyeşildir çimenleri Yeni varan üç şehidin Nurla dolmuş çehreleri Bir bakın siz üç şehide Ağlaşalım halimize Bir çare bulamadık Deva bulmaz derdimize Dert deyip de geçmeyin siz Üstümüze gelmeyin siz Derdimiz derya gibi Dünya bitir sormayan siz (Münire YALÇIN)
“Hak ile Sabır dileyip bize gelen bizdendir, Akıl ve Ahlâk ile çalışıp bizi geçen bizdendir.” Ahi Refik Soykut Ülkemizin esnaf ve sanatkarlarının sosyo-ekonomik örgütlenmesinin temellerini oluşturan Ahilik, Ahi Kardeşliği; her yıl 17-21 Eylül tarihleri arasında kutlanıyor. Çırak, kalfa ve usta ekseninden işleyen geçmişte, manevi değerleri de ele alan bu yapı, günümüz Türkiye’sinde ekonominin temel direğini oluşturmakta ve milli sermayeyi temsil etmektedir. Geçmişten gelen bu manevi mirasın detaylarını kısaca ele almak gerekirse; Ahilik, Ahi Evran tarafından Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesiyle kurulan esnaf dayanışma teşkilâtıdır. Aslen Horasan Kökenli olup Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’da yaşayan Türkmen halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Kendi kural ve kurulları vardır. Günümüzün esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Ahi Evran'a Ahi Baba da denir. Ahi Evran teşkilkatına katılabilmek için aranan şartları şöyle idi: • Cimrilik kapısını bağlamak, lütuf kapısını açmak • Kahır ve zulüm kapısını bağlamak, hilim ve mülâyemet kapısını açmak • Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rıza kapısını açmak • Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, riyazet kapısını açmak • Halktan yana kapısını bağlamak, Hak'tan yana kapısını açmak • Herze ve hezeyan kapısını bağlamak, Marifet Kapısını açmak • Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak Ahilik teşkilâtı 3 dereceli bir düzene dayanır. Her kapı üç dereceyi içerir. Bu dereceler şöyle sıralanır: Yiğit, Yamak, Çırak, Kalfa, Usta, Ahi, Halife, Şeyh, Şeyh-ül Meşayıh Ahilik, bir anlamda “Türkler'in Rönesansı”dır. Ahilik ve kurum düzeni bugünlerin şartlarında bile, 5 çekirdek ilke “Toplumsal sorumluluk, Hizmette mükemmellik, Dürüstlük ve doğruluk, Ortak yaşama” ile örnek bir modeldir. Kırşehir’de kabri bulunan Ahi Evran’ın kurduğu bu teşkilatla ilgili Ahilik geleneğinin unutulmaması için Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Odaları tarafından bazı şehirlerde her yıl Ahilik haftası ve kutlamaları yapılmaktadır. Ahilik teşkilatı, gençlerin iyi yetişmesini ve meslek kazanmasını sağlardı. Savaş, afet vs. kötü durumlarda da kuruma üyeler ve halk arasında dayanışma olurdu. Bu vesileyle, ilçemizdeki ve ülkemizdeki bütün esnaf ve sanatkarlarımıza, ustalarımıza, kalfalarımıza, çıraklarımıza bütün meslek erbabına, o mesleğe gönül vermiş insanlarımıza başarılar, kolaylıklar ve bol kazançlar diliyorum. Birlik ve beraberliğin çok sağlam temeller üzerinde seyrettiği, canlı ve güçlü bir ekonominin olduğu Türkiye temennisiyle insanımızı selamlıyorum. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
50 YAŞINDAYIZ - 02/01/2024 |
50 YAŞINDAYIZ |
LÜZUMSUZ DOĞALGAZ MUT’U KARIŞTIRDIN - 27/12/2017 |
LÜZUMSUZ DOĞALGAZ MUT’U KARIŞTIRDIN |
NELER OLMUŞ, NELER BİTMİŞ? - 16/08/2017 |
NELER OLMUŞ, NELER BİTMİŞ? |
DARBE - 20/07/2016 |
DARBE |
MAYIS TRAFİĞİ - 18/05/2016 |
MAYIS TRAFİĞİ |
Canlı Bomba - 23/03/2016 |
Canlı Bomba |
Suriye Suriye Suriye... - 17/02/2016 |
Suriye Suriye Suriye... |
KISA KISA ACABA… - 27/01/2016 |
KISA KISA ACABA… |
TERÖRÜN NERESİNDEYİZ? - 20/01/2016 |
TERÖRÜN NERESİNDEYİZ? |
Devamı |