Merhaba;

Mustafa Sarıgül 31 yaşındayken en genç milletvekili olarak meclise girdi. İlk icraatı oturduğu yerden kalkmamakta ısrar edip kavga çıkartmak oldu. Sorunlu ve kavgacı yapısı ilk günden belli olmuştu. Daha sonra etkisiz bir milletvekilliği dönemi geçirdi. 1991'den sonra genel seçimlerde adı geçmedi. 1994'te Şişli belediyesine aday oldu. Kazanamadı. Ama 1999 da DSP'den aday olup Şişli Belediye başkanı oldu. 2002'de DSP'den istifa edip YTP'ye katıldı.Daha sonra 2003 te YTP den bir şey olmayacağını anlayıp CHP'ye katıldı. Tekrar aday olduğu Şişli Belediyesini bu kez CHP rozetiyle kazandı. Burada aldığı oy oranından etkilenerek CHP'deki kurultaylardan birinde Deniz Baykal'a rakip oldu. Yenildi tabii. Ardından, ilk başta bahsettiğim o kavgacı ve sorunlu mizacı hortladığı için kongrede hadise çıkardı ve CHP'den ihraç edildi. Bu kararın değişmesi için uzun süre çabalayan Sarıgül ,kararın onanması ile birlikte 2008'de DSP'ye döndü. Burada belirtmeden geçemeyeceğim şey; ona kapılarını açan partilerin bir sufi dergahı gibi hep bağışlayıcı olmasıdır. Ama çocuk uslu durup sufi olamıyordu bir türlü. Yine de 2009'da DSP ile Şişli'yi bir kez daha kazandı. Ve kısa bir süre sonra sonun başlangıcını ateşleyen adımı attı. DSP'yi bir kez daha satarak Türkiye değişim hareketi adını verdiği bir hareket başlattı. Yıl 2009'du. Sarıgül; 2010 yılı içinde, hatta ilk aylarında partisinin tüzüğünü açıklayıp, adını koyacağını ve partiyi kuracağını söyleyerek yola devam etti. Bu şeklide bir açıklamadan sonra ilçemiz de dahil olmak üzere bir çok insan partisinden ayrılıp adı ve tüzüğü bile olmayan farazi parti için Sarıgül destekçisi oldular. Yoğunluk DSP ve CHP'de olmasına rağmen içlerinde şu an lüzumsuz kontenjanı ile belediyede bir ”şey” olan çığırtkan da vardı. Lüzumsuzun gerçekte hangi siyasi oluşuma yakın olduğunu inanın bilmiyorum.

Bu şekilde 2010 yılının Haziran ayına kadar gelindi. Ve Haziran ayında Sarıgül “başlattığı hareketin partileşmeyeceğini” açıkladıktan sonra, Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyerek siyasete devam edeceğini açıkladı. Bir süre sonra da CHP ye katıldı. CHP'de çok affedici bir sufi tekkesi olduğu için ihraç kararını kaldırdı. Yetmedi. Şişli nasılsa bizim gel Büyükşehire başkan ol diyerek Sarıgül'ü CHP'den Büyükşehir belediye başkanı adayı yaptılar. Ve fakat kaybetti Sarıgül. Bu hamle üzerine değişik yorumlar yapılmıştı zamanında.Kılıçdaroğlu'nun nasılsa kazanamaz ve siyasi hayatı biter diyerek Sarıgül'ü İstanbul'a aday gösterdiği, Sarıgül'ün ise İstanbul büyükşehire aday olup kaybedince CHP'ye genel başkan olmanın (K. Kılıçdaroğlu gibi) kolaylaşacağını düşündüğü için bu adaylığı kabul ettiği söylendi. Gerçek şu ki Sarıgül'ün çapı Şişli, Kılıçdaroğlu'nun çapı da CHP parti meclisi kadardır. İkisinin siyasi geçmiş bunu destekler vaziyettedir.

Bu arada Sarıgül'e inanıp partisinden kopanlara ne oldu dersiniz? Hiç ne olacak geri döndüler partilerine. Kendilerini kandırıp partilerinden koparan Sarıgül'ü bile defalarca affeden bu sufi tekkeleri onları niye affetmesindi ki?

Bütün bunları niye yazdım biliyor musunuz? MHP'den çok sayıda partili istifa etmiş. Ve adı tüzüğü vesaire hiçbir şeyi belli olmayan bir partiyi beklemeye koyulmuşlar. MHP'de bir kongre oluşturacak kadar bile etkisi olmayan birinin peşine takılıp onun Türkiye'yi yöneteceğine inanların akıbeti yukarda anlattığım taze örnekteki gibi olacaktır. Velev ki parti kurulur, velev ki yeni sisteme göre yapılacak ilk seçimlere katılır; %3 seviyesini geçerse buradan bu harekete katılan herkesten özür dileyeceğim. Ama tersi olursa, yarın sizi yarı yolda bırakıp yeniden, sadece seçmen olarak partisini destekleyeceğini ya da partisine döneceğini söyleyecek olursa, biliniz ki sağ partiler kapı kapı dolaşıp sonra geri gelene iyi gözle bakmazlar ve kabul etmezler. Bu hareketle ilgili olarak yazabileceğim tek olumlu şey cesaretiniz. Gerçekten cesur bir tercih ama her cesur tercih akıllı tercih olmayabiliyor.

Afiyet Olsun