Pınargözünden çağlayarak kendi yetiştirdiği yarpuzların, dikenlerin, bilcümle çiçeklerin arasından hızla akıp gelen su, darısekisinin küçük düzlüğünde hızını yarıya indirip öygün öygün akmaya başlar.. şimdiki orman fidanlığının olduğu yer bu anlattığım kısım.. bu düzlüğü birileri sahiplenmek amaçlı elma ağaçları dikmiş.. ama koca koca çam ağaçları da var.. bu bölgedeki çam ağaçlarının gölgesi, yukardan hızla akıp gelen suyun etkisiyle oldukça serin.. suda öyle soğuk ki.. çok zaman kışları buraya pikniğe geliriz babamla.. koca çam dallarına kamyonun halatı ile salıncak kurar babam.. o salıncakta sırayla sallanırız.. 

Sırayla dediğime de bakmayın.. biraz İbrahim abim sallanır,, biraz Rasim abim.. biraz ben.. gene biraz Rasim.. biraz İbrahim.. gene biraz Rasim.. biraz ben.. Rasim abim beş kilo doğmuş.. ya anne karnında çok iyi geliştiğinden yada bilemediğimiz sebeplerden.. hırs küpüdür.. herşeyin en iyisi olmak ister ve en iyi olur.. İbrahim abimle ben pek tepişmeyiz onunla.. 

Babam pikniklerde rakısını yalnız içmez.. çay bardağının yarısı karerince bize de rakı koyar.. keyifle içeriz babamla.. annem kızsa da babam çocuklarımla her şeyimi paylaşacam Ayten der.. bu darısekisi sekmeğinin kozlar sakinlerinin her birinde güzel anılara yoldaşlığı vardır.. daha doğrusu kozlar sakinlerinin her birine mükemmeli yaşatarak ev sahipliği yapmıştır burası. 

Burada biriken anılarım oldukça fazla.. aslında kozlar civarının her yerinde çok fazla anılara sahibim.. okuyanlarımı çok sıkmak ve yazımı yeknesaklığa sokmamak için bütün anılarımı anlatmıyorum.. darısekisinden de birkaç anımı anlatacağım.. 

Hafız Nazmi amcamın büyük oğlu Ahmet abim.. nefis bir insan.. kendine has tertemiz ve saf.. saf diyorum.. çünkü kalbi tertemiz ve kirsiz, çürüksüz, hilesiz, kibirsiz.. Ahmet abim yaylaya traktörü ile yük taşır .. çok zaman ırmaktan kum getirir ev yaptıranlara, evinin önüne beton döktürenlere, evde tadilat yaptıranlara.. bazen babamdan izin alarak.. sabah çok erken Ahmet abimle kuma bizde gideriz.. sabah saat dokuz gibi geri yaylaya döneriz.. müthiş keyif alırız.. çok zaman günde iki sefer yapar Ahmet abim.. ikinci seferinde muta ikindi üzeri iner.. akşama yaylaya çıkar.. 

Mutta işim var bir gün.. kahvenin bazı eksikleri görülecek.. masa kağıtları alınacak.. muşamba alınacak.. gazyağı alınacak.. vs.. sabah Ahmet abimle muta indim.. mutta beni indirirken.. akşam üzeri benim ikinci seferimde gene beraber gidelim dedi.. hem darısekisinde birer şarap keyfi yaparız dedi.. olur dedim.. ben işlerimi görünce burada beklerim seni dedim.. akşam üzeri yayla dolmuşuna kahve malzemelerimi verdim.. dolmuşçu Ethem amcama kahveye bırakırsın Ethem amca dedim.. traktörle götürmüyorum.. zira kağıtlar traktörün üzerindeki ıslak kumla geçinmez.. tekelciden iki şarap aldım.. o zamanlar.. yaylada bizde satarız.. iki litrelik hitit şaraplar var.. iki şarap aldım amma düşündüm ki az gelecek.. darısekisine kadar birerini içsek birerini de darısekisinde içeriz deyip dört hitit aldım.. güzelinden iki mut kavunu bir karpuz aldım.. Ahmet abi gelince kavun karpuz ve şarabın ikisini kasadaki kuma gömdük.. mutu çıkıverince, taşköprüden sonra birer şarabı açtık.. kelköyü geçtikten sonra cırlavuk seslerinin şarkılarıyla, şarabımızla, sohbetimizle ve keyifle yol alıyoruz.. yokuşlarda traktörün sesi çok artıyor ve konuştuklarımızı anlamıyoruz bile.. ama hep anlamış gibi yapıyoruz, başımızla birbirimizi onaylıyoruz.. 

Mutun kavurucu akşam sıcağı bağrımızı pişirecek olurken.. buz gibi şarabımızı boğazımızdan aşağıya akıtıveriyoruz.. inanın cırlavuklardan daha aşığız.. daha neşeliyiz.. ağır ağır sarhoşuz.. içtiğimiz şarabın hemen arkası sıra yediğimiz nohutlar, traktörle her hoplayıp zıpladığımızda midemizde şarapla çiftetelli oynuyorlar.. biz harmandalıyız.. cevizin yaprağı dal arasındayız.. nihayet darısekisindeyiz.. kumun içinden kavun karpuz ve şaraplarımızı buz gibi suya ıslıyoruz.. o buz gibi suyu kana kana içip bütün her yerimizi, traktör tozu üzerimizden gidene kadar yıkıyoruz.. kavunun birini beş on dakikada çıkarıp, ikiye bölüp kabuğu incelene kadar yiyoruz buz gibi.. bu kavun kabuklarını şarapla doldurup şarabımızı içiyoruz.. ortaya kestiğimiz dilim dilim buz gibi karpuzlardan ısırıyoruz.. 

Su şırıltısı, kuş sesleri ve serin esinti mest ediyor bizi.. en son şarabımızı da yudunca son kavunu yeyip yenice kararan havayla kalan üç kilometrelik yolumuza keyifle devam ederken... yaylaya varınca birer şarap daha içilsin cümlesinde gavilleşiyoruz..... bir hafta sonu öğleden hemen sonra Tuncay Özbay abim babamdan kamyonun anahtarını istedi.. abi darısekisine gidip biraz eğlenecez dedi.. babam anahtarı verirken dikkat edin gadaşım.. bizi mahçup etmeyeceğinizi biliyorum dedi keyifle.. kimle gideceksiniz diye sordu manalı.. isterseniz abidden et yaptırayım dedi.. tuncay abi gerek yok abi dedi.. 

Abid abiden yarım kilo et aldılar.. bir otuz beşlik rakı aldılar benden.. arabaya en az sekiz dokuz kişi aynı yaş gurubundan herifler doluştular.. hayretler içindeyim.. milletin çoğu kasaya bindi.. Hataylı Şükrünün oğlu Şükrü abi şoför mahalline bindi.. yaylanın iki bakkalının oğulları bizim kamyonda yan yana ve tam fotoğraflık.. kamyona yaklaştım direksiyondaki Tuncay abime.. abi feci öteberi ve çok fazla rakı aldınız bu rakı sizi bozar dedim.. gülerek bir saat sonra bekle Şükrüyle beni dedi ve gazı kökledi gitti... bir saatten biraz geçgin zaman sonra Tuncay abiyle Şükrü abi geldiler. Şükrü abimin açık kahve gömleğin önü ıslak.. saç baş ıslak.. Şükrü abi doğruca kasap Abide yöneldi.. yarım davardan biraz fazla et var kancada.. Abid abi şu etin hepsini pirzolalık ve külbastılık hazırla dedi.. et tartılınca parayı verdi Abid abiye.. benim gözüm faltaşı.. 

Şükrü abim babasından pinti normalde.. ama feci bonkör o an.. benden bir koli rakı istedi.. yarın vereyim gülüm dedi.. domates patates, soğan doldurdum poşet poşet.. gittiler gene.. meğer önceki alınan bir ufak rakı ve yarım kilo et şükrü abime ikram edilmiş.. içirip iyice bonkörleştirdikleri şükrü abime diğer yedi sekiz kişinin yiyeceği iaşe aldırılmış..... yaz başı bir zaman metin karaman abimle yaylaya gidiyoruz.. dört beş kişiyiz.. o yıl pınargözünden aşağı akıp gelen suya beton kanal döküldü.. oldukça dikten inen beton kanal suyu çok hızlı akmakta.. elimizi kanaldaki suya verdiğimizde dehşet bir güç hissetmekteyiz.. darısekisi virajında kanalın kenarında durduk.. bol sohbetli şarap nohut indiriyoruz midemize... ne kadar zaman geçti bilmem.. 

Metin abi birden fırladı ayağa... ulen!!! Ulen!! Yakalayalım ulennn!! Derken suyun üzerinden beyaz bir şeyi çekip aldı.. beyaz beleğin içinde çok güzel bir çocuk.. birkaç günlük bir çocuk uyuyor melekler gibi.. bindik arabaya pınargözüne çıktık.. bir kadın bir erkek telaşlı.. motorsikletlerine binecekler.. durdurduk.. bu çocuk sizin mi dedik... görmeliydiniz.. en büyük mutluluk onlarındı...