Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam323
Toplam Ziyaret783344
Takvim
Saat
KÜNYE
MUT'TAN HABER GAZETESİ
Kurucusu: Sıtkı SOYLU
İmtiyaz Sahibi: Ali Yaver SOYLU
Yazı İşleri Müdürü: Halil SÖYLEMEZ
Tel: 0324 774 13 69 
www.muttanhaber.net
e-mail:
aliyaversoylu@hotmail.com
U
ETS : 15016-10186-48762
Meriç Tunca
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -50-
24/11/2023
Zaman denen ve sırrını çözemediğimiz bilinmedik varlık çok enteresan. Diyalektik zamanın içindeki bir gize parmak basar. Derki diyalektik; " Var olan canlı ve cansız saydığımız her şey zıtlarıyla birlikte yaşar. Zıtların birliği yasasına göre canlı bir organizmada, her hücrede yaşam ve yok oluş daha ilk andan itibaren yanyana ve beraberdir." İnsan için şöyle anlatabilirim bu yasayı. Daha tek hücreden mütevellit olduğumuz andan itibaren ölüm ve yaşam beraber işlemeye başlar. Her yeni oluşan hücre içinde ölümü ve yaşamı ayrı ayrı barındırır. Süreğenlik üremeyle sağlanır. Her üremede yaşam ve ölümün birlikte var olduğu zaman başlar. Bu ilk zamanlarda yaşama arzusu baskındır. Bu baskın enerji karşısında ölüm çekinik kalır. Doğum ve gelişim yaşamın baskın zamanıyken, çöküş zamanında artık ölüm baskındır. Çok iyi anlatamadığımı biliyorum. 
Bu yüzden biraz örneklemek istiyorum. Mesela cildimizin en üst tabakası ölüm ve yenilenmenin en yoğun olduğu, gözümüzün görebildiği yerdir. Bu yüzey tabakada her gün binlerce hücre ölüp dökülürken, binlercesi de büyük bir iştahla merhaba der yaşama. Vücudumuzdaki birçok organ ve hücrelerimiz böyledir aslında. Ruhumuz bile böyledir. İçimizde birçok hücre ölürken, yaşam coşkunluğuyla birçok yenisi şevkle oluşur gelişir. Ruhumuzda öyle. Ruhumuzda birçok duygu düşünce ölürken, büyük bir şevkle yeni yeni duygu ve düşünceler coşkun şekilde oluşur içimizde. Bu durum hissedilmeden böyle böyle sürer gider yıllarca. Taaa ki çöküş dönemi başlayana kadar her şeyden habersiz, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar gideriz. Sonrasında cildimiz kırışır incelir gözümüzün önü sıra. Cildimizde ölen birçok hücre temizlenip atılamaz olur, yaşlılık lekelerimiz başlar hızla. 
Farkında olmayız amaaa, yaşam enerjisi coşkunluğunu kaybeder, artık zaman ölümün sinsi işleyişine evrilir. Aynı ruhumuzda öyle işler. Ruhumuzu hücrelerle ispatlayamayız. Enteresan bir enerjidir ruh. Yaşam döneminde nice duygular üretir bize. Yaşamın nihai hedefi üreme olduğundan da nice aşklarla kesişiriz. 
Nice yaşam arzularıyla boyanırız. Zaman sonrada ruhumuzda teslim olur engellenemez döngüye. Aşklar biter, bizi renk renk boyayan duygular solmaya, dökülmeye başlar. Griden karaya giden bir yolculuk başlar ruhumuzda.
Bazı kişiler erken yıllarda yaşlanırken, renkleri hızla solarken, bazı kişiler renklerini uzunca yıllar inatla muhafaza ederler. Tebessümleri eksilmez, yıllara rağmen yeni yeni filizler vermeye devam ederler. Ben gıt aklımla bu durumu şöyle açıklarım. Yaşamın gelişim dönemindeki çocuk ruhunu kaybetmemeyi başarabilenlerdir böylesi insanlar. Toplumda bu tip insanlar çok olmasa da varlar. Ve bu kişilerin içlerinde muhafaza ettikleri çocuk ruhları bulaşıcıdır. Bu çocuk ruhlarıyla yakın çevrelerini de boyarlar renk renk. Benim bu konudaki en büyük idolüm Kasım Vuraloğludur. Çok sevdiğim Kasım abim her görüşmemizde beni allım yeşilim badana eder, ruhumu filizlendirir yeniler. Kendisine sağlıklı nice yıllar daha diliyorum. Saygılarımı sunuyorum.
Toplumlarda aynıyla kişiler gibidir aslında. İçindeki yaşam özünü muhafaza eden toplumlar eski ve yenileriyle barışık şekilde yaşamaya devam ederler. Motiflerini renk renk muhafaza eden, yeni motiflerini de renk renk geliştirip işleyebilen toplumlar mutlu mesut yaşarlar. Hüzün denen nem böylesi toplumlara öyemez, bu toplumlarda yaşayan bütün bireylere gam kolay uğramaz.
Yukardaki sizleri sıkan uzun girişi şundan yaptım. İlçemizde kaybolan bazı değerleri yazacağım sizlere. Bu yazıya demircilerimiz ve semercilerimizle başlamak istiyorum. Herkese bu zaman tünelinde iyi seyirler diliyorum. Herkesin çocuk enerjilerini yakalamalarını gönülden istiyorum.
Semerci Ahmet, semerci Şahin, semerci Necip, semerci mustafa.... bu isimleri saygıyla yad ediyorum.
Demirci Numan usta, demirci Şavkı usta, demirci Mehmet, demirci Mustafa... bu isimleri de saygıyla yad ediyorum.
Yukarda saydığım semerci ve demircilerden başka isimlerde var elbet. Hepsini buraya yazamıyorum. Yazmadığım her birinden af diliyorum.
Büyüklerimizden küfecilerle ilgili anılar dinlemiştim. Benim yetiştiğim dönemde küfeciler kalmamıştı ilçemizde. Bu küfecilerin sırtlarına oturttukları küfelerin sırt yastıklarını da semercilerimizin yapmış olabileceklerini düşünüyorum şimdi. Hatta küfelerin örgü sepetlerini bile. Yanılıyorsam af diliyorum.
Altı yedi yıl mutta odunculuk yaptık. Yaşlanan kayısı bahçelerini kabala satardı odun olarak bize bahçe sahipleri. Bahçeye ağaç motoru ile girer traşlardık ağaçları. Mavak alinin traktörüyle ağaç köklerini de söktürürdük. Sonra bahçe odunlarını yükler getirirdik odunluğa. Şimdiki pınar eczanesinin olduğu yer büyük boş alandı. 
O boşluk odunluğumuzdu. Bazen ormancılarda kendilerine verilen yakacak ihtiyaçlarını bize satarlardı. Kara meşe, boz pelit ve çam odunu da gelirdi. Bazen bahçelerdeki büyük sakız ağaçlarını keser getirirdi köylüler. Burunköyden zeytin kökü ve zeytin dal odunları da sık gelirdi. 
Bu sakız, zeytin, kayısı ve kara meşe odunlarından kimisini seçer ayrı bir yığın yapardı babam. Bu odunları kesip yarmayın derdi. Babamın o yığdığı odunlara bazen semerciler gelip içinden işlerine yarayacak olanları seçer götürürlerdi. Babam semer ön arka kaş yapımında lazım olacak odunları özenerek ayırırmış meğer. Birçok semerci o ayrılan odunlardan götürdüler. 
O sıralarda odun götüren bir semerciye gittim merakımdan. Ve o odunları keseriyle yontarak semer kaşı haline getirişini izledim. Ham odunun keser darbeleriyle yonga yonga nasıl sanata dönüştüğünü gördüm. Yongaların işlendikçe çıkardıkları türküleri hep dinledim.
Orta camii civarı demirci ustalarının ve semercilerin merkezi idi. Körüklenen kızgın kömürlerden çıkan alev topu demirleri örsün üzerine özel aletleri ile ( kerpetene çok benziyordu bu alet) koyan ve kalfasıyla beraber bu alev topunu döve döve şekil veren demircileri hep ilgiyle izledim. Ateşin ve kızgın demirin arasında çalışan demircilerin terlerini soludum. Körüklenen kömürü soludum. Dövülen demirlerden kül gibi kaymak gibi ayrılan küçük parçaların yanık kokusunu soludum. Demircilerin demir ve kömür karası terlerini ilgiyle izledim. Şavkı ustanın sert ama sevecen yüzünü kapkara gördüğüm çok oldu. Aynı şekilde Numan ustanın. Alınlarından ve yüzlerinden kapkara ter akışını çok izledim. 
Bu demirci ustalarının ellerindeki köz demirin çeşit çeşit şekillere şevkle bürünüşlerine hayran oldum. 
Nice kazma kürekler olgunlaştı, nice saban uçları olgunlaştı, iskeliçler, çapalar, dalyanlar, beller olgunlaştı onların örs ve çekiçleri arasında. At, eşek ve katırların nice mahmuz ve semer demirleri halkaları olgunlaştı. Demirci ustasına istenen şeyi tarif etmek yetiyordu. Bir bakmışsın kapı tokmağı ve halkası oluvermiş demir. Bir bakmışsın maşa oluvermiş. 
Bu demirci ustalarının dövdükleri ve şekillendirdikleri her bir tane şey roman olur. Benim şu an adını bile söyleyemediğim o birçok şey bizim öz kültürümüz. Ama ne yazık ki çok hızlı kaybediyoruz öz değerlerimizi.
Aynı şekilde semercilerde öyle. Bir semeri oluşturan her unsurun ince bir ustalığı, her birinin ayrı bir adı var. Semerdeki her uzvun veya çıkıntının ayrı ayrı isimleri var. Kırmızı ve siyah derileri çok özel. Keçesi özel. Keçe içerisindeki saz kamışları özel. 
Bütün bu unsurlar ustasının elinde sabırla ve sevgiyle birleştirilir. Gah büyük bir tığla dikim yapılır. Gah keserle yonga yonga şekillenir ham odun. Ustasının elinden her eşeğe, katıra veya ata semer olurlar, eğer olurlar, kayış olurlar. 
Zaten hemen yanı başlarında da saraçlar mevcuttur. Koşum takımlarını saraçlar hünerle yapıverirler. Ben her orta camii önünden geçişimde örsle çekiçlerin, körüklerin ve semercilerin ritmik keser vuruşlarının muazzam orkestrasını dinlerim. Ham semer derilerinin ve kömür körüklerinin kokusunu burnumda hissederim.
O üç beş yüz metrekarelik çarşı alanındaki telaşeli koşuşturmalar hala belleğimin en güzel köşesindeler. Her birini ayrı ayrı saygıyla yad ediyorum..


403 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -67- - 23/01/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -67-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -66- - 19/01/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -66-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -65- - 16/01/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -65-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -64- - 12/01/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -64-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -63- - 09/01/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -63-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE 62 - 05/01/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE 62
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -61- - 02/01/2024
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -61-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -60- - 29/12/2023
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -60-
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -59- - 26/12/2023
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -59-
 Devamı