Katip başladı kağıt paralardan.. irili ufaklı seçti para destelerinden. Sonra demir paralardan seçti. Al bakalım dedi. Bu ilk paranı sana teslim edelim sen istersen muhafaza etmesi için babana ver dedi. 

Toplam 631 lira 73 kuruş tutuyor vergiler düştükten sonra. Şöylece sana 631 lira 75 kuruş olarak veriyoruz deyip O da okşadı başımı. Çok sevinince ağlıyorum ben o çocukluğumdan beri. O günde ağladım sevinçten.

Abilerimde aldılar yövmiyelerini. O gün iş dönüşü kamyonun kasasındaki herkes mutluydu. Elden ele paralar yer değiştiriyordu kamyon kasasında. Gız havva geçen gönderdiğin yumurtalarla tavuğun parası kaç liraydı gı. 15 lira ver yeter emine abla. Al gülüm hakkını helal et.

Buna benzer daha neler neler oluyordu kamyon kasasında. Bir kasa dolusu mutlu kadın erkek vardık o gün. Gara şanzuman kamyonumuzun vites ara gazları bile bir başkaydı. Kamyonumuzun sesinden bile mutlu oluyorduk. Aslanım tunca abi diye bağırıyordu herkes..

Para dağıtım işinden sonraki işçi çavuşu anonsu şöyleydi. Yarın sahaya çalışmaya çıkılmayacak. Bir gün paydos herkese. Herkesin bu bir günlük yövmiyeleri çalışıldı yazılacak. 

Yarın güle güle harcayın paralarınızı. Öyle ya. Büyük emeklerle kazanılmıştı o paralar. Güle güle harcanmalıydı. Akşam eve vardığımızda biz oynarken annem yemeğimizi hazırladı. Babam gazetesini okumaya başladı.

Enteresan birşey dikkatimi çekti o an. Dağda sabahtan akşama kadar annemde çalışıyordu. Paydoslarda durmuyor gene çalışıyor bizim karnımızı doyuruyordu. Akşam eve gelince gene o çalışıyordu. Yorulmak nedir bilmiyordu annem. Mutluydu ama. Mutluyduk. Sofraya oturunca anem babama şöyle dedi. Gülüm sabah erken dört beş kasa domates getiriverde salçalık işlerimizi halledeyim paydosun bahanesine dedi. Tamam dedi babam gazeteden gözünü ayırmadan. 

Ertesi günü 6 çift kasa domatesi indirdik arabadan. Evde bir tuhaflık var amma. İki abim bayramlıklarını giyinirlerken ben gündelik mintanımı ve kısa pantolonumu giymiştim. Babamı da tiril tiril giydirmişti annem. Ama annemde gündeliklerini giyinmişti üzerine önlüğünü geçirmişti. Sen bana yardım ederken baban abinlerle biraz dolaşıp gelecekler dedi. İçim gitmek istesede gidemedim. 

Abilerim beni güzelce öptüler. Biz birazdan gelecez bacım dediler. Sen artık büyüdün anneme yoldaş ol dediler. Babamda öptü beni. Kokladım babamı. Annemi de öptü babam koklayarak iki yanağından. Sizi siziiii dedim işaret parmağımı oynatarak. Annem utandı babam güldü ve gittiler. Çarşıya kadar duydum kamyonumuzun sesini..

Domatesleri doğramaya başladığımızda sordum anneme. Anne babam bisiklet alacak mı bize? Sesim içime içimeydi. Burnuma neşeyle domates bulaşığı elini sürüp öptü beni annem. Bilmem dedi gene neşeyle. Babana sor az sonra gelince dedi. Ama neşesi hep katmerleniyordu. Sizi siziii dedim bende neşeyle.

Biz uyuyunca babam çok mu öptü seni dedim neşem artarak. Bir kardeşim daha mı olacak dedim çok sevinerek. İster misin bir kardeşin daha olsun dedi annem, utangaç mahsun ve pembiş yanaklarıyla. İsterim dedim. Biz böyle sohbet ederken kamyonumuzun sesi duyuldu uzaktan. Sandığa atıp elimdeki domatesi koştum yola. Abilerim gülüyordu, babam gülüyordu kamyonda. Rasim abim neşeyle el sallıyordu, İbrahim abim gülen gözleriyle beni seviyordu. Kalbim küt küt. Anlatamam içimdeki o güzel halleri.

Abilerimin ellerinde poşetler. Kollarında birer saat. Merkezde koyu etrafa açık yeşil Rasim abimin saatinin kadranı. Elpar saatının markası. İbrahim abimin deniz mavisi saatinin kadranı. Wiallüks saatinin markası. İkisi de göz alıcı. Koştuk evimize ellerindeki poşetlerle. Benim koluma da saat taktı abilerim. Açıktan koyuya kahverengi kadranlı. Wiallüks markası. Tek sorun saati bilmiyorum. O gün öğrettiler saati abilerim. 

Bu neşeli hallerimizden sonra babam şimdi sürpriz vakti dedi. Gelin kamyonumuza. Masmavi bir bisiklet kamyonumuzun kasasında. Golden marka mavi bir bisiklet. Birde kocaman mukavva kutuda birşey daha vardı. Babam kasaya atladı, Rasim abim kasaya atladı. Bisikleti İbrahim abime uzattı Rasim abim. Abi iyi tut çizdirme diye de ekledi. Babam büyük kutuyu zorla sürüdü getirdi. Üç kardeş ve babam eve çıkardık ağır koca kutuyu. Annem sarıldı öptü babamı. Gülüm burada açalım da karşıda hazırladığım yere koyalım dedi sevinçle. Kutudan sevinçler eşliğinde çıkan şey buzdolabı. Sıera markası. O gün boyunca evimiz bayram bayramdı. Abilerim sokakta sırayla bisiklet bindiler. Ben seyrettim. İçimden ben bunu töbe süremem dedim. Abilerim cambazmışlar meğer dedim.

Hortumla su tutup yıkadım bisikletimizi abimler binip evin önüne çıkarınca. Kamyonumuz gibi gıcır gıcır dedim. Sevindi beni duyunca yaşlı kamyonumuz. O sevinçle gittim siyah tamponunu öptüm kamyonumuzun. Sevdim yanaklarını. Babam akşam tembihledi abilerime. 

Haftaya okullar açılacak. Artık annenizde sizde işe gitmeyin. Anneniz okul kıyafetlerinizi diksin. Sizde kardeşinize bisiklet sürmeyi öğretin. Kardeşinizi üzmeyin.

Üç günde zor bela öğrendim bisiklet sürmeyi. Abimin biri direksiyondan yardım etti, diğeri arkadan sepetlikten tutup dengemi halletti. Zordu. Ama çok keyifliydi o üç gün bana. Abilerimi çileden çıkarıyordum amma. Üçüncü gün ikindin ikisine de dedim bırakın tutmayın artık bisikleti. Sürebilirim artık. Bıraktılar beni. Gittim ileri. Beş metre gittim, on metre gittim, yirmi gittim, pedalları keyifle çevirdim. Yolun altındaki böğürtlenle burun buruna geldim otuzuncu metrede. Burun buruna da gelmedim. Böğürtlen çalısı tüneline daldım bisikletle. Yan devrilip dikenli böğürtlen çalılarına düştüğümde.. koca bir hindi oturduğu yerden bana bakıyordu şaşkın şaşkın. Kızıyordu ve sanki utanıyordu. Kalkınca ben çalının içine ayağa.. o da kalktı ayağa. Altı yumurta doluydu. 

Bağırdım abilerime. Burda bir hindi var!! Bunu çok çok öpmüşler ve altında bir sürü yumurtası var!! Dedim. Her yanım diken sıyrığı bisikletimi sürüyüp çıkardım abilerimin yardımıyla. 

Hindi gene oturdu yumurtalarına. Kasap  Musa amca geldi aşağıdan. Hindiyi aldı çalılardan. Yumurtaları topladı yuvadan. Sonra uzun süre bir daha düşmedim bisikletten. 

Taa ki Rasim abim başka yıllarda beni tongalara düşürene dek.