Meriç Tunca
HOCAM SÜLEYMAN ŞENTÜRK 19
15/02/2023 Artık bu güzel aile ile benim bağlarım iyice artmıştı. Kendimi bazen bu ailenin içine kök verip her yerini saran ayrık otuna benzetirim. Bazen değil aslında, bunu hep düşündüm yaşamımca. Kıpkırmızı dökmüş ve çok nefis görünen domates tarlasında, o domateslerin yaşamını zor eden ayrık oldum bazen. Bazen yaylada envai çeşit bahar çiçeklerine musallat ayrık oldum. Bazen bir güzel çiğdemi sarıp boğan ve yok eden ayrık oldum. Bu enteresan güzellikteki ailenin her ferdinin içinde yaban durduğumu, aykırı olduğumu hep hissettim. Ama her ne olursa olsun bütün aileyi çok sevdim. O güzel ailenin içerisinde kaçak göçek birde zonta yetişiverdi anlayacağınız. İsmail Kabataş erkek lisesinde okuduktan sonra Uludağ üniversitesi tıp fakültesini kazandı. Başarılı ve zeki bir çocuktu İsmail. Ağırbaşlı oturaklı idi. Gayretli idi. Hiç benzemiyordu etrafımdaki zengin çocuklarına. Bu ailede öyleydi bütün fertleri ile. Bildiğim gördüğüm zengin ailelere hiç benzemiyorlardı. Yaşadığı toplumun içerisinde filizlenmiş çok güzel renkleri olan, çok güzel aromaları olan, yüksek ıtırlı, etraflarından da bu ıtırı esirgemeyip şifa olan, halkın kendinden yetişme asil insanlar. Bir düşünsenize beni onların içerisinde her yeri kaplayıp talan eden ayrık otu gibi. Enteresandır Günsel hanım teyzede, Süleyman Şentürk'te içlerine giren bu ayrık otunu hiç hor görmediler, sevgileri şefkatleri ile sarıp sarmaladılar. Ve dahi ne Mustafa Şentürk, ne eşi Neriman Şentürk olmak üzere bu ailenin bütün fertlerinden tek bir yüze eğrisi, yüz ekşimesi görmedim. Aksine hep taltif edildim. Hep yoğun sevgilerine maruz kaldım. sanırım şımardım da. Bir taraftan Cerrahpaşa'da eğitimime devam ediyorum, çoğu hafta sonlarımda bursaya İsmail'i ziyarete gidiyorum, muta gittiğimde de ilk iş Şentürklerin dükkanına uğruyor, zamanımın büyük bölümünü orda geçiriyorum. Günsel hanım teyze her muta gidişimde kahveye ve yemeğe davet ediyor bu davetlere icap ediyorum, çok güzel sohbetlerimiz oluyor. Derken ailecek de yemek davetlerine gitmeye başlıyoruz. Şerife kız (buğdaylı kız) da Uludağ üniversitesi iktisat fakültesinde okumaya başlıyor. Ben bu kıza ne ara aşık oldum inanın bilmiyorum. Ama derin bir sevgi ve aşkla bağlandım. O nadide çiğdem çiçeğini yaban ayrığı hiç hissettirmeden sarmaya başladı. Ama bu içlerindeki ayrığı hiç sevmedi Şerife. Benden nefret ediyordu desem yalan olmaz. Görüştüğümüzde yüzüme gülümsüyordu elbette. Elbette beni hiç kırıp dökmedi. Ama benden nefret ettiğini seziyordum. Diğer taraftan da yirmibeş otuz bin nüfuslu muttada artık yüksek sesli dedikodular başlamıştı. İlk zamanlarda da ufak tefek dedikodu duyuyordum, ama yıllar ilerledikçe dedikodu bütün muta yayıldı. Bu konu ile ilgili ne Günsel hanım teyze, ne Süleyman Şentürk hiç serzenişte bulunmadılar, kendilerini ötelemediler, aksine daha çok sarıp sarmaladılar beni. Tunca'nın oğlu Meriç girdiği bu evden kız alıp çıkacak lafı her yerde konuşulmaktaydı. Oldum olası hiç sevmedim dedikoduyu. Hep kaçmışımdır dedikodudan. Ama mutta kaçamıyordum. Mutun yarıdan çoğunu tanırım. Ki; tanıdıklarım daha çok dedikodumu yapıyorlardı. Genel kanı olarak da hiç yakışmıyordum Şentürklere. Kaba saba bir adamdım. Kara marsıktım. Tipim bile uygun değildi. Dalına basılık kurbağa yavrusu gibi bişeydim milletin gözünde. Kendi yakın akrabalarım bile böyle düşünüyorlardı. Beni o eve hiç yakıştırmıyorlardı. Tıp fakültesinde okuyor diye kendini bişey zannetmeye başladı diyorlardı. En yakın hısım akrabama göre sinsi ve çok sevimsiz bir ayrık otuydum. Ama ayrık vaaaarr, ayrık var. Anlattığım gibi bende kendimi ayrık gibi görüyordum. Ayrık güçlü bir ottur. Bu gücünden dolayı sevmez ayrığı bağ bahçe sahipleri. Şöyle bir laf vardır. Kırk yıl kuraklık hüküm sürmüş filanca zamanın birinde. Bu kırk yılda ayrıklar bile kurumuş. Esen fırtınalar darmaduman etmiş her yeri. Her yer çöle dönmüş. Çöl sıcakları sarmış her yanı. Bir ayrık kökü, bir kayanın yamızında, güneşin altında kalmış yıllarca. Kırk yılın sonunda geçen bir buluttan birkaç damla inmiş yeryüzüne. Bu damlanın biri kayanın yamızındaki ayrığa denk gelmiş. Büyük bir sevinçle suuuu!!! Diye bağırmış ayrık. Ve her yer yeşillenivermiş. O eşsiz güzellikteki çiçekler, ıtır yüklü bitkilerde ayrıkların içerisinde yetişmiş tekrar. Bu mit ayrığın gücünden ayrı, bilgeliğini anlatır bana duyduğumdan beri. Dünyanın bütün ayrıklarının kökleri ile birbirlerine bağlı olduklarını düşünürüm. Ölümsüzlüğün sırrını araştıranların ayrıklara yoğunlaşmasını öneririm. Deeee... ben bu anlattığım ayrık değilim toplum gözünde. Ben çıkarcı ve sinsi bir ayrığım. Toplumun bu genel kanısı beni oldukça korkuttu. Kendimi hep zayıf ve pis bir zerre gibi hissettim. Girdiği her yeri tarumar eden iblis rüyalarımı talan etti yıllarca. Ama Süleyman Şentürk'ün bana olan sevgisi hep sabah tez olsun dedirtti bana. Bu sevginin şımarıklığı, ve bu şımarıklığın densizliği ilede kızına deriiiinnn derin aşık oldum. İyi ki de olmuşum. Beni hep onore etmeyi başardı Süleyman Şentürk'ün kızı. Süleyman Şentürk baba demekten çok büyük keyif aldığım bir insana dönüşüverdi kızına olan aşkımla beraber. Cerrahpaşa son sınıfta iken muta gelip de İstanbul'a dönmek üzere otogara gideceğim bir anda babam sordu. O tarihlerde İstanbul'a giden üç firma olmuştu. İkindin dörtbuçukda giden kontur otobüsleri bize en uygun olanıydı. Keza İstanbul'a sabah altı yedi gibi varıyordu. İste saat dört çeyrekde öptüm annemin babamın elini. Babam; babacım müsaaden olursa biz Süleyman bey ve Günsel hanımdan kızı istemeye gideceğiz. Bu iş biraz zorlar oldu. Dedikodu aldı yürüdü mutu. Biz kızı isteyelim. Olursa olsun. Olmazsa sende unut. Bu dedikodu zarar verecek çok sevdiğin Süleyman amcanlara. İyi bir insan ve iyi bir baba olarak bu dedikodulara maruz kalmasınlar artık. Çaresiz olur dedim. Şerife'nin benden nefret ettiğini seziyorum. Bu girişimle Şentürklerin yüzüne bir daha asla bakamayacağımı düşünüyorum. Otobüsüm hareket ettiğinde gözlerimden boncuk boncuk yaş geldi. Hıçkırıklarda boğuldum. Uzun süre muta dönmeyecektim kendimce artık. Biran önce okulum bitsindi. Biter bitmez muta uğramadan mecburi giznet kurasını çekip gitmeliydim. İstanbul'a mutsuz indiğim tek anımdır bu. İlk defa İstanbul'da oluşan öz çevremi, çok sevdiğim okul arkadaşlarımı o yolculuğumda keyifle düşünmemiştim.. kirpiklerimin yaşıyla indim İstanbul'a. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 - - 02/08/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 85 - - 30/07/2024 |
GÖKSU KURUYOR MİLLET. GÖKSU BİRKAÇ YIL SONRA AKMAZ OLACAK..!!!! |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 - - 26/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 83 - - 23/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 83 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 - - 19/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 - - 16/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80- - 12/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80- |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79- - 09/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79- |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 - - 05/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 - |
Devamı |