Meriç Tunca
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -64-
12/01/2024 (Geçen Sayıdan Devam) Tunca çocuk ilkokul sonrası marangoza çırak verilmiş. Kadir Rende babamın zanaat ustası. Babam eş dost ve hısım akrabasını her zaman arar yoklardı. Bayramlarda yıllarca ilk iş ustası Kadir Rendeyi ziyaret ettik. Büyük bir saygıyla öperdi ustasının elini. Ustası öldüğünde babamı ağlarken gördüm. Çocukluğumda iki defa ağladı babam ayıkken. Özellikle kullandım ayıkken lafını. Ve anlatacağım. Bir ustası öldüğünde. Birde dedem öldüğünde. Dedem öldüğü gün elini başına kapattı ve saatlerce ağladı. Arkasındaki dağ gitmiş meğer o gün. Bende babam öldüğünde hissettim bunu. Babam abisi Selami amcam öldüğünde de çok ağlamış. Amcam çok erken yaşta ayrıldı aramızdan. Annem anlatır. Dedeniz öldüğünde ağladığından fazla ağladı der. Tek kardeşi, abisi, tek dayanağı, tek arkası gitti o gün, ondan çok ağladı der. Amcamın cenazesinde bulunamadım ben. Adana erkek lisesinde parasız yatılı öğrenciydim. Bana bildirmemişler üzülüp derslerinden olmasın diye. Tatile gittiğimde annem söyledi akşam. Amcanı kaybettik dedi. Gözlerim boncuk döktü o an. Babam divanda yatıyordu. Yorganın altında hüngür hüngür ağladı babam. On beş gün kadar olmuş öleli. Ertesi günü babamla gittik mezarına. Dedemin yanına koymuşlar. Çok ağladım. Kadere bakın ki babası ile mecburiyetten beraber olamamış amcam. Ahmet dede yetiştirmiş. Ama oğlu ölünce kucaklamış dedem amcamı. Yıllardır kucaklaşırlar hayatlarına inat. Babamın annesinin adı Fadime. Babaannem yıllar olmuştu bizim aklımız erdiğinde. Babaannemin mezarı Seydisalih mezarlığında idi. Seydisalih mezarlığı çok büyüktü eskiden. Yıllar içerisinde o mezarların üzerine evler yapıldı. Mahalle oldu oralar. Mezar taşı yoktu garibimin. Açık fıstık yeşili boyalı kalın bir tahtada koyu yeşil Fadime Tunca yazardı. Mezarını zor bulurduk bayramlarda. Deve dikenlerinin arasında fatiha okurduk. Fatiha suresini bir gecede annemizden öğrendik. Annem iki üç defa tekrar etti ve öğrendik. Aynı gece babaannemin mezarına gidip, kamyonun ışığı ile mezarı bulup fatiha okuduk. Adının yazdığı mezar tahtasına babaannem gibi sarılıp sevdiğimi anımsıyorum. Biliyorum ki o da gururla bizim başımızı okşayıp öpmüştür bizi. Aklıma geldiğinde öyle hissederim. Şimdi olduğu gibide ıslanır gözlerim. Öp öz mut çocuğuyum. Mutun çeşitli mezarlarında ecdatlarım yatıyor. Eski mut mezarlığına girer girmez solda babam yatar 27 yıldır. Mutun Tunca abisi yatar. Mut idman yurdunun topçusu ve sonrasında en büyük amigosu, dülger zanaatkarı, yıllarca çocukların bisikletini tamir eden bisikletçisi, ve son olarak şoför Tunca. Babam şoför Tunca. Babam çok iyi bir dülger olmuş aslında. Ama o zanaatı yapası gelmemiş hiç. Abisi Selami amcam mutun en iyi kamyon şoförlerinin başında gelir. Babamda abisine özenmiş sonra. Kanımca ayrı evlerde büyüyüp yetişmiş iki kardeşin çekim gücü bu. Küçük kardeş abisi gibi şoför olmak istemiş. Hiç olmazsa meslekte bir olalım abi kardeş. Hiç olmazsa aynı meslekte nefes alalım. Babam dülgerlik yapmayacağını söyleyince laal paşa camii alt yanda bisikletçi açmış. Kiraya da bisiklet veriyormuş. Ben hatırlamam. Günlerden bir gün Ahmet dede dedeme şöyle demiş. İbrahim bende birikmiş biraz para var. Selami'ye büyük kısmını verdim o paranın. Ama bir kısmını Tunca için ayırdım. İznin olursa Tunca'ya vereceğim bu parayı demiş. Dedemden onay çıkmış ve babamı çağırtmışlar Ahmet dedenin kahvehaneye. Babam bu arada aynı zamanda babasının kahvesine de bakmakta. Ahmet dede babama 14 500 lira para vermiş. Babam bu parayla şimdiki harley devidsonların dedesi olan marcres bir motor almış borçlanarak. 240 kaçak ve emsallerinden büyük bir motor. Bu motorla beş altı yıl yolcu taşımış. Bu motorun fotoğrafını bir defa gördüm. Zaman sonra willis jipp almış bir tanede. Bisikletçi dükkanının orası park yeri. Ve yıllarca yolcu taşımış. Sonra thames kamyon alınmış, sonra bi thames daha, sonra nissan kamyon alınmış. Kamyonları ben hatırlıyorum. Babamın o variyetli yıllarından hatırladıklarım şunlar. Bir man otobüs Nurettin Yalçın amca ile ortak, bussing otobüs 6-7 ortak. İki thames, bir nissan. Mutta iki lokanta var babam birine kara ziya ile ortak, dedelerimizin kahvehaneleri, park kahvesi babamın işletmesinde, avcılar derneği lokali, ki; en çok iş yapan yerlerden birisi. Vehbi yalçın amcamla ortak. Bu noktaya tekrar döneceğim. Ama öksüz Tunca ile yetim Ayten nasıl evlenmişler kısaca anlatmak istiyorum. Annemler anne babadan öz dört kardeşler. Kemal Köselerli, Kenan Köselerli, İbrahim Köselerli ve annem Ayten. Kenan dayım 16-17 yaşlarındayken ardıç ağacından düşmüş ulamada. Ve bir iki gün içinde ölmüş. Mezarı lanettayn vaziyette bir ardıcın dibinde. Adı sanı yok mezarında. Kemal dayım ve İbrahim dayım yeni vefat ettiler. İbrahim dayım kamyon şoförü. Namıyla Gencelili İbrahim. Kemal dayım YSE ( yol su elektrik. Bu kurum zamanla lağvedildi ve üç kuruma ayrıldı köy hizmetleri kurumu dayımın iş sahasının olduğu kurum. Dayım YSE den emekli. Sanat yapıları baş ustası. Ailenin de en büyüğü. Köyden annemi isteyenler olmuş. Kemal dayım İbrahim dayıma söylemeden annemi vermiş. Annemin fikrini de almamış. Annem Tunca'yı bir iki görmüş. İbrahim abisinin düğününde görmüş. Tunca'ya vurgun annem. Babamda annemi gördüğü ilk günden vurgun. Amcamla İbrahim dayım uzun yol şoförleri ve iyi iki arkadaş. Selami'nin kardeşi Tunca'nın kız kardeşini sevdiğini de biliyor. Tunca'nın içkisi yok kumarı yok. İşi de iyi. İbrahim dayım Kemal dayımın annemle ilgili verdiği sözü bozuyor. Hayatında tek defa ağasına karşı geliyor ve annemi Tunca'ya veriyor. Ama ne aşk. Dillere destan aşkları. Babam öleli 27 yıl oldu ve annem hala aşık kocasına. Beş vakit dua eder kocası için, büyük ve tek aşkı için. Halbuki yukarıdaki saydığım variyet elden gittikten sonra çekilen cefalar kolay cefalar değil. Hem biz hem annemiz için. Babam mutlular seyahatin kurucularından. 5 6 yaşlarımda hatıralarımda iki otobüs var mutlular seyahatte. Biri man otobüs. Bu otobüs iki ortak. Diğeri Bussing otobüs. Bu otobüs 7 ortak. Her ikisiyle de yolculuk yaptım babamla o tarihlerde. Üçbeş defa mersine, üç beş defa Konya'ya götürdü babam beni. Mersin Konya çalışırdı otobüsler. Ben denizi ilk defa bu otobüsün biriyle merdine giderken gördüm Silifke'ye inerken. Akdeniz'in boynunda gök bir kolyesi vardı. Konya ovasını, uçsuz bucaksız ovayı o zaman gördüm. Gene uçsuz bucaksız ekin tarlalarını ve yeşil denizi Konya ovasında gördüm. Başaklar yeşil sarı arasında iken, yolculuğun birinde babam otobüsü sağa çekti bir kuyu başında. Başak toplandı ve ütme yapıldı, babam elleriyle ütme yedirdi bana, kuyudan su içirip, elimi yüzümü yıkadı. Güzel günlerdi. O anılarımın hepsini ayrıntıları ile anlatabilirim. Hepsi çok güzel anılardı. Bu sayfalardan da bir kısmını ayrıntılı anlattım zaten. Koyu yeşil yapraklı ağaçlardaki turuncu ampullerin portakal mandalina olduğunu bir mersin yolculuğumuzda öğrendim babamdan. O tarihten bu yana aşığım portakal ve mandalina ağaçlarına. Koyu yeşil ile turuncunun birlikteliği beni hep mutlu eder. Canım sıkkınken portakal ağacı göreyim, mutsuzken göreyim, hemencecik mutlanırım. Adana erkek lisesinde parasız yatılı okurken yolum hep portakal bahçelerine çıkardı. Mutlu olurdum portakal bahçelerini seyrederken. Pansiyona mutlu dönerdim gün batımlarında. Kamyonlarla ormandan, kesim sahalarından, ömerağa odun deposuna odun ve kereste taşırdı kamyonlarımız. Virajlı dağ yollarına aşkım bu kamyonlarla yaptığımız yolculuklardan kalma. Çok mutlu bir çocuktum o yıllarda. 5 6 yaşlarımda kaldı o mutluluklar. Çok hızlı kaybetti babam her şeyini. Babam o yıllarda içki içmeye başladı. Bunalıma girdi. Sonrasında çok sıkıntılı günler, aylar ve yıllar yaşadık. Uzun yıllar yaşadık sıkıntılı günleri. Bizleri canı gibi seven babamız eve içkili geldiğinde bizleri dövmeye başladı. Bir iki tokatlık dayaklar değil bahsim. Belindeki palaskayla uzun dakikalar süren dayaklar bunlar. Annem bize sallanan palaskanın önüne kendini atardı, bizden çok yerdi dayağı annem. Yıllarca sürdü. Ama bütün bunlara rağmen sevgisini de bize verdi babam. Sabah olduğunda dünyanın en güzel adamı, en iyi babası oluyordu. Eve içip geldiğinde de en acımasız babaya dönüşüyordu. Çift kişilikliydi içince. İçtiğinde ikinci kimliğiyle zulmediyordu bize. Biraz hıncı geçince de hüngür hüngür ağlıyordu. Babamızın o dönemlerdeki içkili eve geliş yüzü kapkaraydı bizler için. Ve çok acılar çekiyorduk. İlk zamanlarda akşam olunca zangır zangır titriyorduk. Babamız gelip bizi dövecek ve çok canımız yanacak diye diye ağlıyorduk. Akşamların olmasını, güneşin batmasını hiç sevmedim o yıllar boyunca. (Devam Edecek) . |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 - - 02/08/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 86 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 85 - - 30/07/2024 |
GÖKSU KURUYOR MİLLET. GÖKSU BİRKAÇ YIL SONRA AKMAZ OLACAK..!!!! |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 - - 26/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 84 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 83 - - 23/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 83 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 - - 19/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 82 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 - - 16/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -81 - |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80- - 12/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -80- |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79- - 09/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE -79- |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 - - 05/07/2024 |
GEÇMİŞ ZAMAN KUCAKLAŞIR GELECEĞİYLE - 78 - |
Devamı |