Ekonomi yönetiminin duruş ve söyleminin düzelmesiyle birlikte ülkemize haftalık 2-3 milyar Dolar arasında sıcak para (Vur kaççı para da denebilir) akmaya başladı ve iki aylık sürede 20 milyar doları aştı. Giren para elbette TL ye dönüp sonra da kısmen repo, kısmen borsa ve kısa vadeli başka enstrümanlara gitti. Satılan Dolarlar kuru aşağıya doğru baskılarken yurt içi yatırımcı nette dolar/altın almaya devam etti.

Nihai hedef, elbette bu tür bir para değil, kalıcı, yatırım amaçlı, istihdam sağlayan bir finansman getirilmesidir. Belli bir süre bu tür sıcak para da hoş görülebilir. Bir çeşit deneme amaçlı gelip sonra kalıcı olmasını sağlamak da ekonomi yönetiminin sorumluluğundadır.

Mevcut durumda; geçmişte pek çok defa olduğu gibi alıştığımız bir senaryo yaşanıyor adeta. Sıcak para girer, kur aşağıya iner, cazip getirili TL kıymetlere (Hazine Bonosu, Borsa, Repo vb) yatırılır, kısa süre içinde (ki dünya genelinde bir yıldan kısa demektir) TL getiriyle birlikte aşağıya gelmiş kurdan dolar tekrar alınıp ülke dışına çıkartılır.

Türk Lirası bazlı yüksek getirinin üzerine döviz kurunun inmiş olmasıyla Dolar bazında %30-35 lere varan fahiş bir kazanç sağlanıp (ABD de yıllık %1-2) keyifle gelinen ülkeye dönülür ya da başka bir gariban ekonomiye çullanmak üzere pozisyon alınır.

Bu emme-basma tulumba oyunu geçmişte pek çok defa çalıştı maalesef. Benzer bir uygulamaya tabi tutuluyoruz.

Yeni ekonomi yönetiminin neden gereken adımları atmaya başlamadığına şaşırıyorum. Sebebini aşağıda arz edeceğim.

Ülkemizde tüm maliyetler 8,5 TL dolar kuruna göre ayarlandı, zamlar yapıldı, enflasyon fırtınası yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Kurdaki geri çekilme geçmiş kötü tecrübelerden dolayı biliyoruz, maliyetlerde indirim olarak yansımayacaktır maalesef, yani zam yapıldığıyla kalmıştır ve kalacaktır.

Faiz oranları reel sektörün mevcut ekonomik şartlarda taşıyamayacağı kadar yükselip %20 lerin üzerine çıkmıştır ve geçen her ay işletmelerin sermayelerini yok etmekte, ruhu gitmiş, bedeni kalmış çok sayıda (Zombi) firma oluşmaya başlamıştır.

Öz sermaye kaybının üzerine pandeminin getirdiği işlerin sıfıra doğru inmesi de dikkate alınırsa ciro kayıpları sebebiyle kitlesel iflaslar söz konusu olabilecektir.

Her ne kadar doğrudan bazı yardımlar yapılsa da (ki daha fazla yapılmalıydı), esnafın ve tüccarın kendini toparlama imkân ve ihtimali her ay daha da azalıyor.

Üstelik, bir önceki dönemdeki yapılan hatalar sebebiyle döviz rezervlerimiz erimiş ve hatta Takas (SWAP) işlemleri dikkate alınırsa eksiye dönmüş, uzunca bir süredir yabancı para (YP) cinsinden borçlanmayan devletimiz, hem içerden hem dışardan YP ve altın cinsi borçlanmaya saldırmışken, Kamu bankalarının döviz açık pozisyonları YP cinsi özel tertip Devlet Tahvilleri ile (fiktif olarak) kapatılmaya çalışılmışken;

SORUYORUM

Hazır kur aşağıya giderken ne diye döviz alıp tüm bu problemler için gereken adımları atmıyorsunuz, sayın hemşerimiz Bakanım, sayın ilgili ve Yetkililer?

Yetmez mi bu keriz silkeleme operasyonlarına ülkemizi kurban ettiğimiz? Yazık değil mi bu milletin o kadar parasına?

ÖZEL NOT

Halen devam etmekte olduğum Yüksek Lisans eğitimimin final sınavlarıyla mevcut işlerimin yoğunluğu üst üste gelince neredeyse bir aydır yazamadım. Doğrusu yazmayı da özlemişim, siz okuyucularıma saygılarımı sunuyorum.