Geçmişte bire bir yaşadığım, 2008 yılından kalan bir hatıramı paylaşmak istedim bu hafta sizlerle. Genelde tecrübelerim ekonomi/finans, bankacılık üzerine olduğundan dağarcığımda da bu tür konular var.

O dönem Bankacıyız.biz isimli bir internet platformuna üyeyim, olaya ve yazışmalara şahittirler ve kayıtları da mevcuttur. Toprağı bol olsun, o dönemde iktisat Profesörü ve aynı zamanda bir Partinin yönetiminde görev almış bir hanımefendiyle tartışmıştık konuyu.

İktidarda kim olursa olsun, insanlar ekonomiye güvenle bakmak, istikrarlı yaşamak, geleceği aydınlık görmek isterler. Malum, her görüşteki insan için geçim öncelikli meseledir.

Her vatandaşımızın bir siyasi görüşe sahip olması, bir kısım siyasetçiye güvenmesi, onların sözlerine, görüşlerine itibar etmesi gayet doğal ve herkesin hakkıdır. Bu kapsamda siyasi lider olarak inanıp güvendiği kişilerin, partilerin görüşleri ve yönlendirmeleri çerçevesinde hareket etmeleri sıklıkla görülür.

Dolayısıyla genellikle iktidarda olan partiye kendini yakın hissedip ona göre pozisyon alan, yatırım kararı alan, cesur davranan vatandaşlarımız olduğu gibi muhalefete bakarak karamsar davranan, yatırımdan, üretimden kaçan, birkaç ay içinde büyük bir ekonomik kriz bekleyen vatandaşlarımız da mevcuttur.

Ekonomi temelde kendi dinamikleriyle hareket eder, Objektiflik esastır, duygusallık ya da yandaşlık, partidaşlık gibi sübjektif şeyler dikkate alınarak hareket edilmesi halinde genellikle zarar oluşur.

Problem şu ki, iktidara güvenip yatırım yapan, risk alan, dolayısıyla zamanla zenginleşen bir kitle bulunmakta, bu kesim memnun olmadığı takdirde iktidardan hesap sorabilmekte, gerekirse iktidardan düşürebilmekteyken, muhalefetin olumsuz mesaj ve yönlendirmeleriyle çekingen davranan, yatırım ve gelişmeden kaçıp kendi içine kapanan, dolayısıyla fakirleşen insanların hesap sorabilecekleri kimse bulunmamaktadır, sevdikleri parti zaten muhalefettedir, neyi ellerinden alıp neyle cezalandıracaklardır?

Bu müthiş çelişki üzerine düşünmekte fayda var diye düşünüyorum. Yeni dönemde Anayasa değişikliği çerçevesinde alt yasal düzenlemeler yapılırken, özellikle dar bölge seçim sistemi ve tercihli oy imkanlarının getirilerek, seçmenin bu çerçevede hesap sormasının kolaylaştırılması gerektiği kanaatindeyim.